AYŞE YANIK
On sekiz yaşından küçük olanlarla ilgili kurallar çocuk hukukunun temelini oluşturur. Çocuk Hukuku; devletçe tanınmış ve herkesçe uyulması yine devletçe zorla (yaptırımla) sağlanmış olan toplumsal davranış kuralları anlamına gelen ‘hukukun’ çocuklara özgü dalıdır.[1]
Çocuklar toplumumuzun en fazla korunmayı gereksinen kesimidir. Bedensel, zihinsel, maddi yönden en güçsüz ve en bağımlı insanlar çocuklardır. Fiziksel şiddete direnemezler; iş güçlerinin ve cinselliklerinin sömürülmesine karşı çaresizlerdir.
Hukukun işlevi kendilerini koruyabilenlere nazaran daha güçsüz olanları korumaktır; şüphesiz ki çocuklar bunun başında yer alır. Adaleti bu bağlamda sağlayabilmek adına çocukların özel olarak korunması Anayasa ve uluslararası anlaşmalarda düzenlenmiş ve bunlarla güvence altına alınmıştır. Türkiye bu kapsamda birçok uluslararası belgeye taraf olmuştur. 1959 BM Çocuk Hakları Bildirisi, 20 Kasım 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi, 1996 Avrupa Çocuk Haklarının Kullanımı Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerin yanı sıra 10 Eylül 2011 tarih ve 28050 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması (Lanzarote) Sözleşmesi Türk Hukuku açısından önemli bir belge mahiyetindedir.
Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması (Lanzarote) Sözleşmesi’nin amacına ve içeriğine sözleşmenin önsözünde kısaca değinilmiş olup; sözleşme metninde de ayrıntılı bir şekilde kapsam, amaç, önleyici tedbirler vb. unsurlar yer almaktadır.
‘’Madde 1- Amaçlar
1- Bu Sözleşmenin amaçları:
a- Çocukların cinsel sömürüsü ve istismarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek,
b- Cinsel sömürü ve istismara maruz çocuk mağdurların haklarını korumak,
c- Çocukların cinsel sömürü ve istismarına karşı ulusal ve uluslararası işbirliği geliştirmektir.
Bu Sözleşme Taraflarca hükümlerinin etkin uygulamasını temin etmek için özel bir gözetim mekanizması kurar.’’ şeklinde sözleşmenin amacı ifade edilmektedir. Burada ‘cinsel sömürü ve istismar’ kavramları ile ilgili açıklamalara yer vermekte fayda vardır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 1999’da yaptığı tanıma göre, ‘‘Çocuk istismarı veya çocuğa karşı kötü muamele; sorumluluk, güven ve yetenek ile ilgili genel durumunda çocuğun sağlığına, yaşamına, gelişimine zarar verebilen fiziksel veya duygusal kötü davranışı, cinsel istismarı, ihmali, her türlü ticari çıkar için çocuğun kullanılmasını içeren her türlü davranışlardır.’’[2] Başkaca bir tanıma göre, ‘‘18 yaşın altında bulunan çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyen her türlü eylemler psiko-sosyal açıdan çocuk istismarı olarak kabul edilmektedir.’’ [3]
Çocuğun istismarını çeşitli gruplandırmalara tabi tutarak incelemek mümkündür. ‘‘Çocuk istismarı; fiziksel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar, ihmali ve cinsel istismar olmak üzere gruplandırılarak incelenmektedir.’’[4] Bu gruplandırmayı esas alarak yalnızca çocuğun cinsel istismarı bahsine değinmekle yetineceğiz.
Çocukların cinsel obje olarak kabul edilip cinsel tatmin amacıyla kullanılmaları cinsel istismardır. Burada rıza olup olmaması önemli değildir. Çocuk, erişkin olana ve rızasını bilinçli olarak verebileceği döneme gelene kadar, şikâyeti olsun olmasın, cinsel istismar grubunda değerlendirilmelidir. Cinsel olarak güdülenen davranış, cinsel uyarılma ve tatminle sonuçlarına kasten yapılan hareketleri içine almaktadır.[5] Araştırmalar çocukların %65.72 gibi yüksek oranda istismara uğradıklarını ortaya koymakla beraber, çocuk istismarının daha büyük bir bölümünün siyah sayı olarak, bilinmeyen suçluluk olarak kaldığı ifade edilmektedir. Çocuğun cinsel istismarı çok yaygın ve ciddi bir sorundur. Cinsel istismarı önlemek adına gerek Anayasamızda gerek Türk Ceza Kanununda birtakım yaptırımlar öngörülmüş olup kabul edilen uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemizde çeşitli projeler gerçekleştirilmek istenmektedir. ‘Çocuğun yüksek yararı’ hukuki prensibini esas alan Lanzarote Sözleşmesi’ nin kabulüyle birlikte ve yine çocuğa karşı cinsel şiddetin sonlandırılması amacıyla ‘‘BEŞTE BİR’’ kampanyası başlatılmıştır.
Avrupa Konseyi Kampanyası (BEŞTE BİR), mevcut verileri kullanmaktadır ve bu veriler Avrupa’ da her BEŞ çocuktan BİRİNİN cinsel şiddetin herhangi bir biçiminin mağduru olduğunu ortaya koymaktadır. Projenin ismi de bu istatistiklerden kaynaklanmaktadır. Cinsel istismar olgularında, tüm vakaların % 70 ila %85’ inde fail, çocuğun tanıdığı ve güvendiği bir kişidir. Çocuklara karşı cinsel şiddet çeşitli biçimler alabilir; aile çevresinde, bir kurumda ya da başka bir yerde cinsel istismar; “çocuk pornografisi” aracılığıyla cinsel sömürü, fuhuş, internet aracılığıyla ayartma, akranların cinsel saldırısı bunlar arasındadır.
Lanzarote Sözleşmesi, sözleşmeyi onaylayan her ülkenin cinsel şiddetin önlenmesi için çocuklara ve ailelerine bilgi sağlayarak onları güçlendirecek unsurları içeren bir kampanya yürütmesini öngörür. Sözleşmeyi onaylayan her ülke, ayrıca parlamento ve yerel yönetimlerini, sözleşmede belirtildiği gibi politika ve hizmet çözümleri geliştirmeye yönlendirmelidir.
Lanzarote Sözleşmesi çocuğa karşı şiddetin önlenmesi, çocukların güçlendirilmesi ve korunması ve faillerin cezalandırılması için gerekli bütün önlemleri içermektedir.
Bu kampanyanın Türkiye bağlamında üç ana odağı bulunmaktadır:
1) Türkiye’deki yasaların Lanzarote Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmesine ve yürürlüğe konulmasına yardımcı olmak,
2) Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin Türk üyelerinin kampanyaya dahil olmasını kolaylaştırmak,
3) Çocukları, ailelerini/bakıcılarını çocuğa karşı cinsel şiddetin önlenmesi ve rapor edilmesi konularında bilgi ve yöntemler ile donatmak ve bu konuda farkındalığı arttırmak.[6]
Belirtilen üç ana odağın gerçekleştirilmesi için çalışmalar yapılması çocuk istismarını önemli ölçüde azaltacaktır. Bu bağlamda başkaca kampanyalar başlatmak ve bunu kamuoyuna duyurmak, kampanyaların uygulamasını yaygınlaştırmak, çocuğa karşı cinsel istismarın önlenmesi ve durdurulması için atılması gereken adımlardan olduğu kuşkusuzdur. Bunun yanı sıra bu alanda yalnızca istismara maruz kalan bireye yönelik müdahale ve bireyin desteklenmesi yeterli değildir, suçun failine yönelik rehabilite çalışmalarına da yer verilmelidir.
KAYNAKÇA:
AKYÜZ, Emine: ‘’Çocuk Haklarının ve Güvenliğinin Korunması’’, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2000
DERVİŞOĞLU, Suat: ‘’Çocuk İstismarı ve İhmali Açısından Sokakta Çalışan Çocuklar ve Avrupa Birliği Uygulamaları’’ (Danışman: Prof. Dr. Füsun Sokullu Akıncı), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012 (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kütüphanesi)
POLAT, Oğuz: ‘‘Sosyal Hizmetler ve Koruma Kararı’’, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı Önleme ve Rehabilitasyon, Seçkin, Ankara, Ocak 2007
RUNYAN, Desmond, CORRINE Wattam, IKEDA Robin : ‘‘Child Abuse and Neglect by Parents and Other Caregivers’’, In World Report on Violence and Health, Krug EG,Dahlberg LL, Mercy JA.(eds). World Health Organization, Geneva, 2002,
SEROZAN, Rona: Çocuk Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2005.
http://www.5te1.cocukhaklariizleme.org/5te1-projesi-nedir , Erişim tarihi: 07.12.2014
[1]Rona Serozan, ‘’Çocuk Hukuku’’, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2005, s.1-2.
[2] Desmond Runyan, Wattam Corrine, Robin Ikeda, vd, ‘‘Child Abuse and Neglect by Parents and Other Caregivers’’ , In World Report on Violence and Health, Krug EG,Dahlberg LL, Mercy JA.(eds). World Health Organization, Geneva, 2002, s. 57-86.
[3] Suat Dervişoğlu, ‘’Çocuk İstismarı ve İhmali Açısından Sokakta Çalışan Çocuklar ve Avrupa Birliği Uygulamaları’’ (Danışman: Prof. Dr. Füsun Sokullu Akıncı), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012
[4] Prof. Dr. Emine Akyüz, ‘’Çocuk Haklarının ve Güvenliğinin Korunması’’, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2000, s.19
[5] Oğuz Polat, ‘‘Sosyal Hizmetler ve Koruma Kararı ’’, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı Önleme ve Rehabilitasyon, Seçkin Yayınları, Ankara, Ocak 2007, s.93
[6] http://www.5te1.cocukhaklariizleme.org/5te1-projesi-nedir , Erişim tarihi: 07.12.2014