AİHM ve AYM KARARLARI ÇERÇEVESİNDE CEZA İNFAZ KURUMLARININ KOŞULLARI BAKIMINDAN KÖTÜ MUAMELE YASAĞI

AİHM ve AYM KARARLARI ÇERÇEVESİNDE CEZA İNFAZ KURUMLARININ KOŞULLARI BAKIMINDAN KÖTÜ MUAMELE YASAĞI

Yazar: Doğan Arslan

Giriş:

İnsan haklarının temelinde yatan önemli unsurlardan biri de kişilerin onurudur. Kişilerin onuru sırf insan olmasından kaynaklı ve her halde korunması gereken, insanı insan olmayanlardan ayıran temel bir değerdir. Bu değer hukuk için kabul görmesi gereken mutlak bir hak[1] olmakla birlikte aynı zamanda devlet tarafından korunması gereken bir haktır. Bu hak AİHS’nin 3. maddesindeki “kötü muamele yasağı” ile somutlaştırılmıştır. Kötü muamele hem vücut dokunulmazlığını ihlal eden hem de kişinin akıl ve ruh sağlığını etkileyen davranışlardır. 

Kötü muamele yasağına ilişkin değerlendirilmesi gereken önemli hususlardan biri de kişilerin ceza infaz kurumlarında hangi koşullar altında kaldığı hususudur. Ceza infaz kurumlarında tutulan hükümlülerin ıslah edilmesi ve topluma kazandırılması infazın temel amaçlarından biridir.[2] İnfazın amacına ulaşması bakımında da hükümlünün kaldığı kurumun koşullarının insan onuruna uygun olması ve kişinin manevi varlığını geliştirmesi konusunda zorluk çıkarmayacak nitelikte olması gerekmektedir.

Uluslararası Sözleşmeler ve AİHM Kararları:

Kötü muameleyi yasaklayan AİHS’in 3. maddesi kapsamında gözaltında, hapiste, nakil sırasında ve mülteci kamplarında, ilgililerin içinde tutuldukları fiziki ve sosyal koşullar önem arz etmektedir.[3] Kişilerin kaldıkları odanın boyutu, yeterli yatak olup olmaması, kaldıkları oda dışında ne kadar zaman geçirdikleri gibi unsurlar kişinin, insan onurunun zedelenmemesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu konu ile ilgili uluslararası hukuk bakımından ilk incelenmesi gereken kurum “Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezayı Önleme Komitesi (CPT)”dir. 2015 yılında ceza infaz kurumlarında kalan kişilerin asgari yaşam alanı ve standartları açıklanmıştır[4].  Açıklanan 4. maddeye göre bu belgede bahsedilen odalar kısa süreli bekleme odaları değil güvenlik, tecrit veya tefrik odaları ile mahpusların kalması için tasarlanan odalardır.


[1]Seymen Çakar, Ayşen “Hukuki Bir Kavram Olarak İnsan Onuru”, Umut Vakfı Araştırma Merkezi, 3. Hukukun Gençleri Sempozyumu, 11-12 Ekim 2013, Antalya, s. 3.

[2]Özbek, Veli Özer: İnfaz Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 14. Baskı, Ankara 2021, s.45 vd.

[3] Mutaf, Hasan  “KÖTÜ MUAMELE YASAĞININ KAPSAMI VE İKİNCİLLİK İLKESİ”, Anayasa Yargısı, Cilt: 37, Sayı: 1, s.  255.

[4]“Cezaevlerinde Mahkûm Başına Düşen Yaşam Alanı: Cpt Standartları” 

Belgeye göre asgari yaşam alanı kişilerin onuruna saygılı olmak ile bağlantılıdır. Bu bakımdan kötü muamele yasağı ile ilişkilidir. Yaşam alanı ölçülerinin asgari düzeyde ne kadar olması gerektiği, 9. maddede şu şekilde belirtilmiştir:

  • Tek kişilik oda için 6m² yaşam alanı,
  • Çok kişilik oda için mahkûm başına 4m² yaşam alanı.

Tuvalet ve banyonun kapladığı alan bu alana dâhil değildir. Belgenin 11. maddesine göre ise odanın duvarları arasında en az 2 m, zemini ile tavanı arasında da en az 2,5 m mesafe olması gerekmektedir. Elbette odaların boyutunu tam olarak belirlemek zordur. Bu bakımdan belgenin 21. maddesinde odaların boyutunun mutlak değerlendirilmemesi gerektiği, bununla beraber mahpusların oda dışında zaman geçirme gibi hafifletici faktörler olduğu sürece standartlardaki ufak sapmaları kötü muamele kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Belgenin 22. maddesine göre ise kötü muamele için birden çok şartın bir arada bulunması gerektiğini belirtmiştir. 

Belgede yer alan ekte ise cezaevindeki alıkoyma koşulları değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gereken diğer unsurlar birkaç başlık altında sayılmıştır. Bu başlıklar;

  • Bakım ve temizlik durumu
  • Banyolar ve tuvaletler
  • Açık hava egzersizi
  • Belli bir amaca yönelik etkinlikler. 

Ceza infaz kurumlarında tutulmanın durumuyla ilgili incelenmesi gereken bir diğer belge Avrupa Cezaevi Kuralları olarak geçen Avrupa Konseyi’nin ceza infaz kurumları ile ilgili tavsiyeleridir.[5] Bu tavsiyelere göre kişiler hijyenik bir ortamda kalmalı, dış dünya ile temas edebilmeli, kaldıkları oda dışında zaman geçirebilmeli, çalışmaları bir ceza olarak görülmemeli, hava durumu el veriyorsa günde en az 1 saat açık havaya çıkarak egzersiz yapmasına imkân verilmeli, bireysel eğitim ihtiyaçları karşılanmalıdır. Yine bu karara göre ceza infaz kurumlarının azami kapasitesinin belirlenmesi gerektiği tavsiyede belirtilmiştir.

Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi’ne göre net bir asgari alan belirlemek doğru değildir. Kişilerin kilitli kaldıkları sürenin alanın belirlenmesi için önemli olduğunu ve bahsi geçen minimum alanların norm olmaması gerektiğini belirtilmiştir. Konsey bu hususu belirtirken bir mahkûmun arzu edebileceği alan konusunda bir değerlendirme yaparak ve bu alanı 9 ila 10 m² olarak belirlemiştir. 


[5] Avrupa Cezaevi Kurallarına Dair Üye Devletlere Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı

1955 tarihinde Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları yayınlanmıştır. Bu kurallar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2015 yılında gözden geçirilmiş ve “Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallar” adı verilmiştir. Bu kuralların diğer ismi Nelson Mandela Kuralları’dır. Bu kurallara göre koğuş sistemlerinde aynı odada yaşayabilecek kişiler dikkatle seçilmelidir. Kalacakları yerin iklim özeliklerine asgari zemin alanına, aydınlatmaya, ısıtmaya ve havalandırmaya gerekli özen gösterilmeli ve sağlık koşullarına dikkat edilmelidir. Aydınlatma kişinin günışığında okuma ve çalışmasına yeterli düzeyde olmalıdır. Kişilerin tuvalet ihtiyaçlarını karşılayabileceği tuvalet ve yeterli banyo olmalıdır. Keza, yeterli sayıda yatak ve yatak takımı olmalıdır. Kişiler, hava durumunun elverdiği ölçüde günde en az bir saat açık havada egzersiz yapabilmelidir.

AİHS’deki düzenlemeye değinmek gerekirse, 1. maddesinde “Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar.” denmektedir. Yine aynı sözleşmenin 3. maddesinde “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” denmektedir. Bu maddelerin doğurduğu haklar herkese aittir ve bu maddelerin doğurduğu yükümlülükler herkese karşıdır. Ayrıca AİHM içtihadına göre bu yükümlülükler mahpusların davranışlarından bağımsızdır. Sözleşmenin 15. maddesine göre toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike halinde dahi istisnaya yer vermeksizin kötü muamele yasaktır.[6] Kişinin mahpus olması sözleşmedeki temel hak ve hürriyetlerini zedelemez.[7] Ancak bu haklar kişinin ceza infaz kurumunda tutulması sebebiyle ve buna bağlı olarak disiplinin, güvenliğin sağlanması gerekliliğinde sınırlanabilir.[8]

Ceza infaz kurumlarında kalan kişinin yaşam standardını değerlendirirken sadece belli hususlar üzerinden gitmek de hatalı olabilecektir. AİHM de bu çerçevede koşulların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. [9] Ayrıca koşulları sadece soyut koşullar olarak değerlendirmemek; koşulların şiddetini, süresini, amacını ve ilgili üzerindeki etkileriyle beraber değerlendirmek gerekmektedir.[10]

AİHM kişilerin mahpusluklarından dolayı bir elem içerisinde olacağını kabul etmektedir. Bu doğrultuda infaz şartları bu elemden daha fazla sıkıntılı bir durum yaratmamalı ve kişiyi eziyetli bir duruma sokmamalıdır. İnsan onuru çerçevesinde mahpusların sağlık ve esenlikleri güvence altına alınmalıdır.[11]


[6]  (Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119)

[7] (Hirst Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).

[8] (Silver ve diğerleri Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 … , 25/3/1983, §§ 99-105).

[9] (Dougoz/Yunanistan, B. No: 40907/98, 6/3/2001, § 46).

[10] (Van der Ven/Hollanda, B. No: 50901/99, 4/2/2003, § 51).

[11] (Piechowicz/Polonya, B. No: 20071/07, 17/4/2012, § 162)

AİHM mahpusun kalması gereken alanın ne kadar olduğunun net olarak belirlenmesinin zor olduğunu birçok kararında belirtmiştir. Ayrıca kişinin tutulma süresinin, açık havada egzersiz yapma olanağının, zihinsel ve fiziksel durumunun tutulma koşullarının belirlenmesinde önemli olduğu belirtilmiştir.[12] Bununla beraber arzu edilen alanın 4 m² olduğunu belirten AİHM alanın 3 m²den az olması halinde diğer faktörlere bakılmaksızın sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.[13] Kişisel alanın yetersiz olması sebebiyle 3. maddenin ihlal edilip edilmemesi hususunda AİHM şu 3 unsuru göz önünde bulundurmaktadır:

  1. Her mahpusun ayrı bir uyku yeri olmalıdır. 
  2. Her mahpusun emrinde en az 3 m² taban alanı olmalıdır.
  3. Hücrenin genel yüzeyi, mahpusların mobilyalar arasında serbestçe hareket etmesine izin verecek şekilde olmalıdır.

Koşulların bu üç unsurdan herhangi birinin ihlal etmesi halinde kötü muamele teşkil edecek ve sözleşmenin 3. maddesinin ihlali konusunda güçlü bir karine oluşacaktır.[14] AİHM’in arzu edilen alan belirlediği, 4 m²den az fakat 3 m²den fazla olan alanların, tutulma koşullarında bir değerlendirme yaparken tutulma koşullarının diğer yönlerinin de incelenmesi gerekecektir. Bu koşullar; kişinin açık hava egzersizi yapabilmesi, doğal ışığa veya havaya erişim sağlayabilmesi, havalandırmanın mevcudiyeti, ısıtma düzenlemelerinin yeterliliği, tuvaleti özel olarak kullanma, temel sıhhi ve hijyen gerekliliklerine uygunluk gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu unsurların meydana gelmesiyle beraber kişinin 3 m² ve 4 m² arasında bir alanda kalması durumunda 3. maddenin ihlali söz konusu olacaktır.[15] Önüne gelen başvuruların bir kısmında ise 4 m²den daha az kişisel alanın 3. maddeyi ihlal ettiği yönünde karar vermiştir.[16] Fakat belirtmek gerekir ki AİHM’in bu yöndeki kararları azınlık teşkil etmektedir.

Bir diğer mesele ise bu karinelerin çürütülüp çürütülemeyeceği meselesidir. Her ne kadar mevcut karinenin çürütülmesi zor olsa da asgari kişisel alandaki azalmaların kısa, ara sıra ve küçük çaplı olması halinde bu karineyi çürüteceği ve sözleşmenin 3. maddesini ihlalin ortadan kalkacağı belirtilmektedir. Anlaşıldığı üzere kişinin kaldığı alanın 3 m²den az olması halleri her zaman sözleşmenin 3. maddesini ihlal etmez. Bu maddenin ihlalinin gerçekleşmemesi için ayrıca şu üç unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:

  • Kişisel alandaki azalmaların kısa süreli, ara sıra ve küçük çaplı olması,
  • Hücre dışında yeterli hareket özgürlüğü ve yeterli hücre dışı faaliyetlerin olması,
  • Ceza infaz kurumunun genel olarak uygun olması

Bu üç unsurun bulunması halinde kişi 3 m²den az bir alanda dahi kalsa sözleşmenin 3. maddesinin ihlali söz konusu olmaz.

AİHM’in kararlarına genel olarak bakacak olursak: AİHM, kişilerin infaz kurumlarındaki yaşam koşulları bakımından belirli bir standart oluşturmaya çalışmakla beraber koşulların her somut olaya birebir uymayacağını göz önünde bulundurarak koşulları bir bütün halde değerlendirmek gerektiğini belirtmiştir. Öte yandan, Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi kişilerin arzu ettiği yaşam alanını 9 ila 10 m² olarak belirlerken AİHM arzu edilen alanı 4 m² olarak öngörmüştür. Belirlenecek alan hem diğer koşulları göz önünde tutularak belirlenmeli hem de ülkelerin durumları çerçevesinde belirlenmelidir. Yine de 4 m² gibi bir alan kişinin arzu ettiği değil ancak razı olacağı bir alan olabilir.


[12] (Samaras ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 11463/09, 28/2/2012, § 57).

[13] (Orchowski/Polonya, B. No: 17885/04, 22/10/2009, § 122; Varga ve diğerleri/Macaristan, B. No: 14097/12…, 10/3/2015, § 75).

[14] (Ananyev ve diğerleri/Rusya, B. No: 42525/07, 60800/08, 10/1/2012, §§ 145-148)

[15] (Ananyev ve diğerleri/Rusya, §149).

[16] (Apostu/Romanya, B. No: 22765/12, 3/2/2015, § 79)

Ulusal Düzenlemeler ve AYM Kararları:

Ulusal düzenlemelere bakacak olursak kötü muamele yasağı Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 17. Maddesinin 3. Fıkrası aynen şu şekildedir: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” Öte yandan ceza infaz kurumlarının koşulları 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un” “İnfazda Temel İlke” başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” denilmiştir. Aynı Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde “Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir.” şeklindeki düzenlemelerle kötü muamele açıkça yasaklanmıştır. 

Anayasa Mahkemesi, Bilal Akyüz Başvurusunda[17] bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerektiğini ifade etmiştir. Tutulma koşullarının somut olay üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmesi bakımından bu karar önemlidir. Başvurucu, kurumda tek kişilik odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlıktan alınan bilgiye göre başvurucunun kaldığı odanın 8,29 m² kullanım alanı olup bir penceresi, bir banyo ve tuvaleti ile 25 m²lik bir havalandırma bahçesi bulunmaktadır. Ayrıca başvurucu günlük bir saat havalandırmadan faydalanmıştır. AYM, kişinin tek başına tutulmasının güvenlik sebebiyle olabileceği gibi devam eden soruşturmalarda hileli iş birliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanmasının da mümkün olduğunu belirtmiştir. Ayrıca söz konusu karara göre başvurucunun örgütlü suç ile terör suçları kapsamında ve ağır suçlamalar nedeniyle tutuklu olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple olayda kötü muamele yasağı için aranan asgari eşik derecesinin aşılmadığı sonucuna ulaşılmış ve başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna kanaat getirilmiştir. 

            Mahkeme, Timur Demir Başvurusunda[18], kişinin tek kişilik odada tutulma ve saç tıraşının koğuş önünde yapılmasına izin verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının; kişinin bulunduğu odanın 11.70m² olması, ücreti karşılığında odası için televizyon alabilmesi, havalandırmaya çıkma imkânını göz önünde bulundurarak asgari eşik derecesinin aşılmadığını sebebiyle kabul edilemez olduğu kararına ulaşmıştır. 


[17]Bilal Akyüz, B. No: 2018/23741, 11/7/2023

[18]Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019

Başvurucunun tek kişilik odada kalması sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasında olduğu bir diğer karar olan Raşit Konya Başvurusunda[19] yine koşulların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten AYM; başvurucunun odasının fiziki koşullarından şikâyet etmemesini, açık havaya çıkma imkânını hatta diğer mahkûmlarla aynı alanda bu imkânı kullandığını göz önünde bulundurarak açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

            Verilen kararlardan anlaşılacağı üzere AYM, kişinin tek başına bir odada kalmasının başlı başına Anayasa’nın 17. maddesi ve AİHS’in 3. maddesi ile koruma altına alınan kötü muamele yasağını ihlal sebebi oluşturmadığını ancak diğer koşulların da göz önünde bulundurulması ile ihlalin gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Gerçekten de kişinin odada tek başına tutulmasının sadece bu sebeple kötü muamele oluşturduğunu söylemek güçtür. Bahsedilen kararlardaki gibi kişilerin durum gereği tek başına tutulması gerekiyorsa bu durum ihlale yol açmaz. Fakat AYM’nin bu kararlarda ihlal vermemesi bu kişilerinin durumunun ağırlaştırılabileceği anlamına ya da her tek başına kalan kişi hakkında ihlal verilmeyeceği anlamına gelmez. Kişinin odada tek başına kalması ancak durumun gerekliliğinde ve odadaki diğer koşulların insan onuruna zarar vermeyecek olması halinde olabilir. Şu kararlarda da benzer sebeplerden dolayı AYM kişinin odada tek başına kalmasından dolayı ihlal vermemiştir: Kadir Gülcü Başvurusu[20], Abdurrahman Özcan Başvurusu[21], Ziya Özden Başvurusu[22].


[19]Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018

[20]Kadir Gülcü, B. No: 2016/59359, 28/1/2020

[21]Abdurrahman Özcan, B. No: 2016/77913, 15/1/2020

[22]Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019

AYM’nin ceza infaz kurumlarının koşulları ile ilgili kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına dair güncel kararlarından Cengiz Yetkin Başvurusu[23] konu ile ilgili değerlendirmeler bakımından önem arz etmektedir. Başvurucu sağlık hizmetlerine erişim imkânından yararlanamama ve ceza infaz kurumunda kalabalık odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle 2016 yılında tutuklanmıştır. Sekiz kişilik koğuşta yirmi bir kişiyle kalmasından, kalabalık nedeniyle birer tane olan tuvalet ve banyo için uzun kuyruklar oluşmasından, bu nedenle sıra beklemek zorunda kaldığından, havalandırmanın yetersiz olmasından, havasız ve gürültülü bir ortamda yerde yatmak zorunda kalmasından ve üç haftada bir 5-10 kişinin muayene olabileceğine dair düzenleme nedeniyle sağlığı koruma hakkının engellenmesinden yakınmıştır. Öncelikle sağlık hizmetlerine erişim imkânından yararlanamama iddiasının; başvurucunun sağlık problemlerinin ortaya çıktığını söylemesine rağmen hangi sağlık problemlerinin ortaya çıktığının anlaşılamaması, tedavi ve kontrollerinin yapılmamasını somut olarak değil sadece şikâyet yoluyla ileri sürmesi, kurum hekimliğinde 17 kez muayene olması ve karşılanmayan bir tedavi talebi tespit edilememesi sebebiyle açıkça dayanaktan yoksun olduğu kabul edilmiştir. Kaldığı odanın koşulları sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak ise Bakanlık, başvurucunun tutulduğu çok kişilik koğuşların yatakhane, ortak yaşam ve havalandırma kısımlarının alanının toplam 95 m² olduğu, ayrıca koğuşlarda 1,2 m² büyüklüğünde bir tuvalet, 1,2 m² büyüklüğünde bir banyo bulunduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte Bakanlığın sunduğu ekte sunulan belgelerde başvurucunun şikâyetçi olduğu dönemde tutulduğu koğuştaki kişisel alanının 3,2 m² olduğu tespiti yer almıştır. Bakanlığın görüşüne karşılık olarak başvurucu kurumdaki kişisel alanın en iyi ihtimalde dahi 1,9m² olduğunu, 4-5 ranza kapasitesi olan kuruma 3-4 ranza daha ekleyerek 16 kişinin dâhil edildiğini, kendisiyle birlikte 5-8 kişinin ranzaların arasındaki beton zeminde uyuduğunu ve buna bağlı olarak hasta olduğunu belirtmiştir. Bununla beraber gece tuvalete giden kişilerin yerde yatanların üzerine basmamak için onları uyandırdığını, yeterli alanın yokluğu sebebi ile ibadetlerinin de yerine getiremediğini belirtmiştir. 


[23]Cengiz Yetgin [GK], B. No: 2019/39068, 14/6/2023

Açıkça dayanaktan yoksun olmadığını belirtilen başvuru esastan incelenmiştir. Kişinin 3-4 m² arası alanda kaldığı durumlarda sözleşmenin 3. maddesinin ihlal olacağına dair karinenin çürütülmesi için AİHM’in kriterlerine dikkat eden AYM, aynı zamanda başvurucunun kalabalıktan kaynaklandığını ileri sürdüğü eksiklikler dışında başkaca bir eksiklik veya yetersizlikten ya da kamu görevlilerinin kasıtlı uygulamasından şikâyet etmemesine dikkat çekmekle birlikte bu durumu kötü muamele yasağının ihlal edilmediği anlamına gelmeyeceğini, incelenmesi gereken esas noktanın başvurucunun kişisel alanın ne kadar olduğunun incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucunun kaldığı kişisel alanla ilgiliyse üç buçuk ay aralıkla önce dört gün, sonra on sekiz gün olmak üzere toplam yirmi iki gün boyunca 4 m²nin altında (3,95 m²) olduğu tespit edilmiştir. İki yıl boyunca ise 4-5 m² alanlar arasında kaldığını belirtmiştir. Öncelikle toplamda yirmi iki gün süren 3,95 m² olan alanı inceleyen AYM, Bakanlığın ve İnfaz Kurumunu belirttiğine göre herkese ranza verildiğini fakat kişinin söylemleri ile Bakanlık görüşü arasında çelişki giderilemese bile kişinin ayrı bir yatak ile yatağı temiz tutmak için gerekli sıklıkta değiştirebileceği ayrı ve uygun bir yatak takımı sağlanmadığını ileri sürmemesini ve ayrıca kendisine bir yatak verildiğini beyan etmesi göz önünde tutulmuştur. Bununla beraber Bakanlığın verilerine göre kişinin odada rahatça hareket etmesinin önünde bir engel olmadığı görüşüne ulaşan AYM, tüm bunların dışında kişinin 4 m²nin altında bir alanda kaldığı alanın kısa süreli olması, kişinin süre olmaksızın açık alanı kullanabilmesi, telefon ve diğer görüşler için koğuş dışına çıkması ve talep ettiği sınavlara İnfaz Kurumunda katılması sebebiyle AİHM’in kriterlerinin karşılandığını ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca başvurucunun eklenen ranzalar nedeniyle iki pencerenin hiç açılamadığını, zaten pencerelerin boyutlarının doğal ışıkla okuma yapmaya elverişli olmadığını iddiasına karşın oda koşulları göz önünde tutulduğunda odaya hava ve ışık geldiği, pencerelerde ışık veya havayı engelleyecek bir donanım olmadığı tespit edilmiştir. Kişinin kaldığı alanın 4-5 m² arasında olduğu dönem içinse açık hava egzersizi, doğal ışığa ve doğal havaya erişim, tuvalet ve banyoyu mahrem kullanabilme gibi imkanlar ve temel sıhhi ve hijyen kurallarına uygunluk konusunda bir eksiklik yaşamaması sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır. 

Kalabalık odada tutulma nedeni ile kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkin bir diğer başvuru Mehmet Hanifi Baki Başvurusudur.[24] Başvurucu sıcak su imkânından yeterince yararlandırılmadığını, tutulduğu odanın yeterli sayıda eşya dolabı ve ranzanın olmadığını, ranza sayısının yetersizliği nedeniyle diğer mahpuslarla dönüşümlü olarak ranza yerine yerde uyumak zorunda kaldığını, havalandırmanın yaz aylarında yetersiz kaldığını, odada sadece bir tuvalet ve banyonun bulunduğunu, ayrıca açık havalandırma alanının yeterli büyüklükte olmadığını ileri sürerek söz konusu koşulların insan haysiyetiyle bağdaşmadığını ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucunun iddiaları bakımından temizliğini sağlaması için sıcak su verilmemesi Ceza İnfaz Kurumunun ilgili yazısı ile doğrulanmamıştır. Yine iddialar bakımından tutulduğu odadaki mahpusların müşterek olarak bir tuvalet ve banyoyu kullanmasının ise kullanımın gün içinde süre kısıtlamasına tabi tutulmamış olması, birden fazla lavabonun olması, bu bölümlerin temizliğinde sorunlar yaşandığının belirtilmemesi sebebiyle kötü muamele yasağı konusunda bir sorun olmadığı sonucuna varılmıştır. Başvuruda söz konusu tuvalet ve banyonun mahremiyeti bulunmayan pis ve bakımsız bir yer olduğunun ileri sürülmemesine AYM ayrıca dikkat çekmektedir. Kullanılan açık hava alanın yetersiz olduğu iddiası ise bahsi geçen alanın 33,75 m² olmasının yeterli olacağı kanısına ulaşılması sebebiyle ve bu alanı gün içinde süresi sınırlamasına tabi olmaksızın kullanılabilmesi sebebiyle ortada bir sorun görülmemiştir. Odanın kalabalık olması hususunda ise kişinin FETÖ/PDY ile bağlantısı olan çok sayıda kişinin tutuklanması sebebiyle öngörülemeyen bir durum gerçekleştiğini, bu durumunsa toplu nakiller aracılığıyla çözüldüğünü hatta başvurucunun tutulduğu odadaki mahpus sayısının oda kapasitesinin altına düşürüldüğü belirtilmektedir. Ayrıca hal böyle olmasına rağmen kişinin 4,25 m²lik bir alanda kalmasına dikkat çekilmiştir. Kişinin kalabalıktan dolayı yerde uyuduğu iddiası İnfaz Kurumu tarafından da kabul edilmiştir. Bununla beraber kişi kendisi için ayrı bir yatak temin edilmediğini ileri sürmemiştir. 


[24]Mehmet Hanifi Baki, B. No: 2017/36197, 27/6/2018

Bütün bu gerekçeler çerçevesinde AYM başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bularak kabul edilemezliğine karar vermiştir. Üyelerden Engin Yıldırım’sa bu görüşe katılmamıştır. Buna sebep olarak başvurucunun kalabalık bir odada kalmasını göstermiştir. Her ne kadar kalabalık koğuşlarda tutulma belli bir süre için anlaşılabilir olsa da somut başvuruda olduğu gibi bir yılı geçen uzunca bir süre tutuklu ve hükümlülerin böyle bir ortamda tutulmaları kabul edilemez olarak görülmüştür. 

Cengiz Yetgin Başvurusu esastan incelenirken Mehmet Hanifi Baki Başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun bulunmasının sebebi ilk başvurudaki kişisel alanın 4 m²nin altında olması buna karşılık ikinci başvurudaki kişisel alanınsa 4m²den fazla olması gösterilebilir. AYM iki kararda da eğer kişinin yatabileceği bir yatak varsa ranzada değil de yerde yatmasını insan onurunu zedeleyecek bir durum olarak görmemiştir. Anlaşıldığı üzere AYM, AİHM’in belirlediği kriterleri dar yorumlamak eğiliminde hatta tamamen kendi kanaatiyle hareket etmektedir ve ceza infaz kurumlarında kalan kişilere mümkün olan en alt seviyedeki koşulları yeterli görmektedir. Kişinin yatağı olduğunu belirtmesi dahi yerde, daha da kötüsü tuvaletin önünde yatmasını haklı gösteremez. Zira insan onuru insanın kendisine karşı dahi koruması gereken bir kavramdır. Engin Yıldırım’ın karşı oyunda da belirttiği üzere kişinin bu durumda bir yıldan fazla kalması insan onuruyla bağdaşmadığı gibi kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin bir göstergesidir. Koşullar bu haldeyken AYM’nin işin esasına girmeden başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bulması da yine AYM’nin açıkça dayanaktan yoksun olma kriterlerinin ne olduğu konusunda soru işaretleri uyandırmaktadır. Nitekim ceza infaz kurumlarının koşulları ile ilgi tek önemli unsur kişisel alanın 4 m²nin altında olması olamaz. 

Kalabalık odada tutulması sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine dair gelen bir diğer başvuru olan Abbas Demiroğlu Başvurusunda[25], başvurucu ranza sayısının yetersizliği nedeniyle dönüşümlü olarak yerde uyumak zorunda bırakıldığını, havalandırma bahçesinde yeteri kadar faydalanamadığını iddia etmiştir. Mehmet Hanifi Başvurusuna da sıkça atıf yapılan kararda kişiye verilen yatağın yer veya ranza olup olmadığına bakılmaksızın tek başına zaman zaman kendisine ayrılmış yerdeki yatakta uyuyup ranzadaki yataklarda uyuyamamasının başvurucunun onurunu zedelemeyeceği sonucuna ulaşmıştır ve kabul edilemezlik kararı vermiştir. Ayrıca temiz bir yatakta uyuma imkânı bulunan başvurucunun uyuma koşullarının kötüleştiğine ilişkin şikâyetinin de olmamasına dikkat çekilmiştir. AYM’nin sıkça kişinin bu durumdan şikâyeti olmamasına dikkat çekmesi yine AYM’nin “Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder”[26] ifadesi ile çelişmektedir. Kişinin yerde yatmaktan şikâyet etmemesi AYM’nin yapacağı değerlendirme için bir kıstas olmamalıdır. Zira kişilere göre kötü muamele yasağı ihlal edilmemiş olsa dahi hukuk kuralları çerçevesinde hukukçuların ulaşacağı sonuç farklı olabilecektir.

Konuyla ilgili AYM’nin verdiği son karar ise Fatih Seyis Başvurusudur. [27] Ceza infaz kurumlarında kalabalık odada tutulma nedeni ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine dair başvuruda kişi buna bağlı olarak tuvaletin önünde yattığını, koğuşta iki tuvalet, bir banyo olduğundan sürekli sıra beklediğini, temiz hava ve oksijene erişemediğini, sağlık ve hijyen açısından ciddi problemler olduğunu iddia etmiştir. Konuyla ilgili başvurucunun tutulduğu odanın koşullarını inceleyen AYM, kişisel alanın toplam sekiz ay boyunca 4 m²nin altına düştüğünü tespit etmiştir. Bu durumu AİHM içtihatları çerçevesinde kötü muamele yasağının ihlal edildiğine dair güçlü bir karine olarak değerlendiren AYM, güçlü karinenin çürütülmesi bakımından kişisel alan eksikliğinin kısa süreli, küçük çaplı ve ara sıra olup olmadığını incelemiştir. Başvurucunun sekiz ay boyunca bu koşullarda kalması sebebiyle güçlü karinenin çürütülmesi bakımından ilk unsur oluşmadığından asgari kişisel alandaki koğuş dışı yeterli dolaşım özgürlüğü ve yeterli koğuş dışı etkinliklerle desteklenmesine, başvurucunun genel olarak uygun nitelikte bulunan ve tutulma koşullarını ağırlaştırıcı başka bir unsur taşımayan bir ceza infaz kurumunda tutuluyor olması gibi diğer faktörler değerlendirilmemiştir. Bu gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir.


[25]Abbas Demiroğlu, B. No: 2018/31300, 7/4/2021

[26]Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013

[27]Fatih Seyis [GK], B. No: 2018/32269, 14/6/2023

Bahsi geçen kararlar çerçevesinde AYM’nin kötü muamele yasağı ile ilgili başvurularında ihlal kararı vermemek konusunda bir eğilimi olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik kararlarını idarenin gerekçeleri doğrultusunda verdiği görülmektedir.[28] Kişinin kaldığı odaların yetersizliğinin, açık havaya çıkabilmesi durumu ile önüne geçerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu ve kabul edilemez olduğuna ya da ihlal olmadığı kararı verilmiştir. Bu bakımdan ceza infaz kurumları ile ilgili birtakım istatistiklerin incelenmesi gerekmektedir. TÜİK verileri uyarınca 2020 yılı itibariyle Türkiye’de 370 ceza infaz kurumunun olduğu ve 266.831 hükümlü ve tutuklunun bulunduğu ve buna karşılık 2019 yılında ceza infaz kurumlarındaki yatak sayısı 245.200 olarak tespit edilmiştir[29]. Ayrıca Avrupa Konseyi’nin Lozan Üniversitesi tarafından hazırlanan 2022 Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri Raporu’nda 48 ülkenin verileri ortaya koyulmuştur. Bu rapora göre Türkiye Avrupa’da cezaevlerinde en çok tutuklu ve hükümlü bulunan ülkesi olarak belirlenmiştir. 31 Ocak 2022 itibariyle Türkiye’de ceza infaz kurumlarında 303.945 kişi kalmaktadır. Rapora göre Türkiye, 100 bin kişiden ortalama 329 tutuklu oranıyla, üye ülkeler arasında Rusya’dan sonra en fazla tutuklama oranına sahip ikinci ülke konumundadır. Tutuklu sayısı da göz önüne alındığında tutuklu sayısının çok yüksek olması nedeniyle, Türkiye’deki ceza infaz kurumlarının kapasitelerinin çok üzerinde hükümlü ve tutukluyu barındırmaktadır.[30]


[28]Aras, Bahattin “HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARIN İNSAN ONURUNA UYGUN KOŞULLARDA BARINMA HAKKI” 28.07.2022, s. 21.

[29]Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri, 2020: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ceza-Infaz-KurumuIstatistikleri-2020-37202, İET: 10/03/2022

[30] Aras, Bahattin “HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARIN İNSAN ONURUNA UYGUN KOŞULLARDA BARINMA HAKKI” 28.07.2022, s. 17.

Sonuç:

Sonuç olarak insanın insan olmasından kaynaklı onurunun korunması gerekmektedir. Kişinin ceza infaz kurumlarında tutularak özgürlüğünden mahrum kalması durumunda kötü muameleye maruz bırakılması hukuk devletlerinde olmaması gereken bir durumdur. İnfazın amaçlarından birinin de kişileri toplumsal yaşama kazandırmak olduğu düşünülürse kaldıkları koşulların bunu destekleyecek nitelikte olması gerekmektedir. Bu bakımdan infaz kurumlarında kalmanın başlı başına bir ceza olduğu unutulmamalı ve kişilere yaşanması zor koşullar oluşturarak veya tek kişilik odalarda tutarak ikincil nitelikte cezalar oluşturulmamalıdır. Ceza İnfaz Kurumlarının koşulları iyileştirilirken AYM’nin de verdiği kararlarda atıf yaptığı AİHM’in içtihatlarına uyması ve Avrupa Konseyi Suç Komitesi’nin de belirttiği üzere belirlenen minimum şartların norm olmaması gerekmektedir.

KAYNAKÇA

  1. AYM KARARLARI:

Abbas Demiroğlu, B. No: 2018/31300, 7/4/2021

Abdurrahman Özcan, B. No: 2016/77913, 15/1/2020

Bilal Akyüz, B. No: 2018/23741, 11/7/2023

Cengiz Yetgin [GK], B. No: 2019/39068, 14/6/2023

Fatih Seyis [GK], B. No: 2018/32269, 14/6/2023

Kadir Gülcü, B. No: 2016/59359, 28/1/2020

Mehmet Hanifi Baki, B. No: 2017/36197, 27/6/2018

Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018

Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013

Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019

Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019

  1. AİHM KARARLARI:

Ananyev ve diğerleri/Rusya, §149).

Apostu/Romanya, B. No: 22765/12, 3/2/2015, § 79)

Dougoz/Yunanistan, B. No: 40907/98, 6/3/2001, § 46).

Hirst Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).

Orchowski/Polonya, B. No: 17885/04, 22/10/2009, § 122; Varga ve diğerleri/Macaristan, B. No: 14097/12…, 10/3/2015, § 75).

Piechowicz/Polonya, B. No: 20071/07, 17/4/2012, § 162)

Samaras ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 11463/09, 28/2/2012, § 57).

Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119)

Silver ve diğerleri Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 … , 25/3/1983, §§ 99-105).

Van der Ven/Hollanda, B. No: 50901/99, 4/2/2003, § 51).

  1. Kitap, Makale ve diğerleri:

Aras, Bahattin “HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARIN İNSAN ONURUNA UYGUN KOŞULLARDA BARINMA HAKKI” 

Avrupa Cezaevi Kurallarına Dair Üye Devletlere Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı

Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri, 2020: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ceza-Infaz-KurumuIstatistikleri-2020-37202, İET: 10/03/2022

Cezaevlerinde Mahkûm Başına Düşen Yaşam Alanı: Cpt Standartları” 

Mutaf, Hasan “KÖTÜ MUAMELE YASAĞININ KAPSAMI VE İKİNCİLLİK İLKESİ”, Anayasa Yargısı, Cilt: 37, Sayı: 1.

Özbek, Veli Özer: İnfaz Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 14. Baskı, Ankara 2021.

Seymen Çakar, Ayşen “Hukuki Bir Kavram Olarak İnsan Onuru”, Umut Vakfı Araştırma Merkezi, 3. Hukukun Gençleri Sempozyumu.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir