YAZAR: Muhammet Sait TATAR
EDİTÖR: Rabia ÖZTÜRK
Geçtiğimiz yaz bir sohbet esnasında, avukatlık mesleğinde uzun yıllarını doldurmuş
çok değerli bir büyüğüm önermişti Bir Ceza Avukatının Anıları’nı. Halihazırda okuduğum
birçok kitap olduğu için hemen edinememiş ancak okuma listeme eklemiştim. Geçtiğimiz
günlerde bir kitapçıda tesadüf ettim kitaba. Bir solukta okudum. Kısa ama son derece çarpıcı
bir kitaptı. Franz Kafka, dostu Oskar Pollak’a yazdığı bir mektubunda şöyle diyor: “Bir kitap,
içimizdeki donmuş denize inen bir balta gibi olmalıdır.”* İşte, Bir Ceza Avukatının Anıları da
tam olarak Kafka’nın tarif ettiği türden bir kitap.
Kitapla ilgili ayrıntılı bilgi vermeden önce biraz müellifinden bahsetmek istiyorum:
Faruk Erem’den. Faruk Erem, 1913 yılında İstanbul’da doğmuş, ortaöğrenimini Ankara Erkek
Lisesi’nde; yükseköğrenimini ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır.
Üniversiteden mezun olduktan sonra Brüksel’e gitmiş ve Brüksel Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde doktorasını tamamlamıştır. Ardından Türkiye’ye dönmüş ve Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders vermeye başlamıştır. Bir dönem bu üniversitede
dekanlık da yapmıştır. 1969 yılında Türkiye Barolar Birliği kurulduğunda, Barolar Birliği’nin
ilk başkanı seçilmiştir. Bu göreve geldikten sonra Cumhurbaşkanlığı Başhukuk Danışmanlığı
görevinden istifa etmiştir. Türkiye Barolar Birliği’nin 1979 yılında gerçekleşen delege
seçimlerinde aday olmasına rağmen Ankara Barosu tarafından delege seçilmeyince, görev
süresi henüz dolmamış olmasına rağmen Türkiye Barolar Birliği başkanlığından istifa
etmiştir. Faruk Erem, 1998 yılında hayata gözlerini yummuştur.
Müellifi hakkında fikir edindiğimize göre şimdi kitabı incelemeye geçebiliriz. Av. M.
İskender Özturanlı’nın yazdığına göre kitabın ilk hali 1972 yılında başlıksız bir broşür olarak
basılmış. Bu broşürde yedi tane olay anlatılıyormuş. Daha sonra içerdiği olay sayısı artmış ve
bugünkü adını alarak Ankara’daki Sevinç Matbaasında basılmış. Bir Ceza Avukatının
Anıları’nın 13. baskısı Lykeion Yayınları tarafından Mart 2019’da Ankara’da yapılmış. Sayfa
sayısı doksan yedi…
“Bu kitaptaki anıların bir kısmını yaşadım. Bir kısmını adliye koridorlarında
meslektaşlarımdan duydum.” diyor Faruk Erem. Kısacık gibi görünen doksan yedi sayfaya
yalnız hukukçuların değil belki tüm insanların üzerinde düşünmesi gereken hayat dersleri
sığdırmış.
Bu kitapta beni en çok etkileyen anıdan bahsetmek istiyorum şimdi sizlere. Babasını
öldürmekle suçlanan Hakkı adındaki bir genç, ısrarla babasını öldürmediğini söylemektedir.
Fakat tüm deliller aleyhinedir. Avukatı bile kendisine inanmamaktadır. Suçunu itiraf edersen
indirim alırsın, demiştir avukatı Hakkı’ya. Hakkı tüm bunlara rağmen suçlamaları
reddetmektedir. Mahkeme ölüm cezası değil, müebbet hapis cezası vermiştir. Daha sonra
hüküm Yargıtayca da onanmıştır. İki yıl sonra katil zanlısı teslim olunca Hakkı’nın
suçsuzluğu ortaya çıkmıştır. Faruk Erem, bu anısını anlattığı hikayenin başlığını “İtiraf”
olarak seçmiş. Bu olayı okuyunca aklıma hemen şu soru geldi: Ya mahkeme Hakkı’ya ölüm
cezası verseydi? Hakkı işlemediği bir suçtan ötürü çoktan asılmış olacaktı belki de. Bildiğiniz
gibi, ülkemizde ölüm cezası, 14 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen 5218 sayılı Ölüm
Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile
kaldırıldı. Bu tarihe kadar devam eden “Ölüm cezası kalkmalı mı, durmalı mı?” tartışması, bu
tarihten sonra yerini “Ölüm cezası yeniden gelmeli mi, gelmemeli mi?” tartışmasına bıraktı.
Maalesef ki hâlâ zaman zaman bu tartışma gündeme gelmekte ve bazı insanlar bu cezanın ne
gibi sonuçlara yol açabileceğini düşünmeden “Ölüm cezası geri gelmeli!” demektedir. İdam
cezasının geri geldiğini farz edecek olursak, Hakkı’nın bu sefer de asılmayacağını kim garanti
edebilir? Hikayenin tüm bu düşündürdüklerinden sonra ölüm cezasının neden gelmemesi
gerektiğini bir kez daha anlamış oldum. Faruk Erem, başka bir olayı anlatırken şöyle yazıyor:
“Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.”
Bir Ceza Avukatının Anıları, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından Türkiye’nin çeşitli
yerlerinde ve Almanya’da sahnelenmiş. Ayrıca televizyon dizisi olarak da yayınlanmış.
Dizinin yönetmenliğini ünlü yönetmen Lütfi Akad üstlenmiş. Dizide Müşfik Kenter gibi usta
isimler rol almış. On bir bölüm olarak planlanan dizi önce yedi bölüme indirilmiş, bunların da
ancak dört tanesi tamamlanabilmiş. 1980 yılında tamamlanan bu bölümler, dizinin idam
cezasına karşı çıktığı gerekçe gösterilerek arşive kaldırılmış. Tarihler 1989’u gösterdiğinde
ancak yayınlanabilmişler.
Yazımın sonuna gelirken naçizane bir tavsiye olarak şunu söylemek istiyorum: Bir
Ceza Avukatının Anıları’nı okumadıysanız en kısa sürede okuyun. Bu kitabı okuyan herkesin
bu kitaptan alacağı bir ders mutlaka vardır.
*“A book must be the axe for the frozen sea inside us”
Kaynaklar:
1-Letters to Friends Family and Editors, Franz Kafka
2-Av. M. İskender Özturanlı, Büyük Hukukçular-12: Fikret Erem, İzmir Barosu Dergisi
1999/3. (27.11.2019)
3- https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/prof-dr-faruk-erem-9353 (27.11.2019)
4- https://www.otekisinema.com/bir-ceza-avukatinin-yasakli-anilari/ (27.11.2019)
5- https://www.farukeremvakfi.org.tr/farukerem.html (27.11.2019