Röportaj: MUHAMMET BEMBEYAZ, ŞEHNAZ TERCAN
Editörler: IRMAK USTA, NESLİHAN PELVAN, CANBERK DEĞERLİYURT
Moot Court yarışmalarıyla ilgili söyleşilerimizin ikincisinde kulübümüzün 2013-2014 yılı başkanı ve fakültemizin Jessup (Philip C. Jessup International Law Moot Court Competition) takımında yer almış; Genel Kamu Hukuku Anabilim dalında Araştırma Görevlisi Eren Sözüer ile ILSA ve Moot Court ekseninde tecrübelerini ve fikirlerini dinledik.
Merhaba hoş geldiniz. Öncelikle fakültedeki dört yılınızdan ILSA ve Moot Court ekseninde, bahsedebilir misiniz?
Ben liseden beri ders dışı aktivitelere her zaman çok ilgili oldum. O zaman Avrupa Gençlik Parlamentosu’nda çalışmıştım, okul dergilerinde ve gazetelerinde yazılar yazmıştım. Biraz dışa dönük bir yapım var bu derslerle birlikte biraz zor. Fakülteye başlayınca da dersler zaten zor, fakültenin düzeni olsun, kalabalığı olsun insanı bu etkinliklerden uzaklaştırıyor. Birinci sınıftayken ILSA’yı duymuştum, biraz da araştırırken web siteleriyle karşılaşmıştım. Dâhil olmak istedim ama onlara tam ulaşamadım. Bilişimle ilgili bir etkinlik düzenlemişlerdi, ilgimi çekmemişti o yüzden devam etmemiştim. İlk yılda öyle çok bir şey yapmadım. İkinci sınıfta Moot Court yarışmalarına katılan bir arkadaşımı duydum, benim ise seçmelerden haberim olmamıştı. O yılın sonunda Moot Court seçmelerine dair duyuruyu görünce tabiri caizse üstüne atladım. Seçmelere katıldım ve Jessup takımına girdim. Moot Court’la tanışmam böyle oldu. Üçüncü sınıfta Moot Court yapıyor olmam nedeniyle diğer senelere göre çok daha farklı bir yıl geçti. İlk iki yılda derslere sürekli giriyordum; üçüncü sınıfta bu değişti, ağırlığı Moot Court’a verdim bu da ders notlarımda düşüşe neden oldu. Ama tabii ki pişman değilim.
Aynı yılın sonunda Uluslararası Hukuk Kulübü’nün yani ILSA’nın kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğrendik. Öğrenci Kültür Merkezi’nin yönergesine göre belirli aralıklarla faaliyet raporu hazırlanıp gönderilmesi gerekiyor, yönetim kurulunun ve denetleme kurulunun kim olduğunun belirtilmesi gerekiyor.
İki yıldır bunlar yapılmadığından kulüp askıya alınmış, kapatılma durumu varmış. Bunu duyunca hemen arkadaşlarımla birlikte ILSA’yı canlandırmak için işe koyulduk. Moot Court yapan çevreden insanlardı çoğunluk, hemen ilgilendiler. Yönetim kurulu seçimi yaptık, planlar hazırladık, faaliyetlere giriştik ve kulübü canlandırdık. Dördüncü sınıfta da yine Moot Court’a niyetlendim ama teknik sebeplerden yarıda kaldı. ILSA’da devam ettim kulüp başkanı olarak. İkisini de yaptığıma çok memnunum. Evet, belki 4.00 bir ortalama yapmadım ama yine de iyi bir ortalamam vardı. Zaten bu yaptıklarımı da 4.00 ortalamaya değişmem.
Moot Court’la ilk ilgilenmeye başladığınızda sizin için ne ifade ediyordu? Yarışmaya yönelik nasıl bir bakış açınız vardı?
İlk başladığımda aslında çok da olaya vakıf değildim. Aktif olmak istiyordum bir şekilde, İngilizcemi kullanmak istiyordum. Dolayısıyla ilk başta kendimi bir hukukçu olarak geliştirme, Uluslararası Hukuk ile ilgilenme gibi amaçlarım yoktu. Daha sonrasında bunların önemini anlayabildim.
Peki, şimdi nasıl bakıyorsunuz buna? Hangi konularda katkı sağladığını düşünüyorsunuz? Moot Court’un hukuk eğitimde yerinedir?
Diğer arkadaşlarıma tam olarak neler kattı bilemiyorum ama aşağı yukarı örtüşeceğini tahmin ediyorum. Okulda gördüğümüz dersler benim açımdan çok soyut kalıyordu, bilhassa özel hukuk dersleri. Hayatımda bir uygulamasını göremedim. Evet, ileride benim mesleğim olacak bu, ben her alanda çalışırım ya da çalışmam ama hakkıyla öğrenmem lazım. Ancak yaşamınızla bağlantısını kuramıyorsunuz ve doğrusu bu nedenle birçok ders bana keyif vermedi. Bunun sebebi biraz da bizdeki eğitim sistemi olabilir çünkü bilgileri öğrenip bunları sınavlarda sınırlı olarak uyguluyoruz ama tam anlamıyla kullanmıyoruz.
Tabii ki bir muhakeme süreci var ama gerçek anlamda bir meslek icrası gibi değil. Moot Court biraz da bu noktada devreye giriyor, öğrendiklerimizi uygulamaya dökebiliyoruz; bilgilerimizi edilgenlikten çıkarıyor.Meslekte yapacaklarınızı öğretiyor size bu tecrübe; bir dilekçe yazmak nasıldır, kullanılacak hukuki argüman nasıl tespit edilir, hangi kaynaklara başvurulabilir.
Moot Court yaptığınızda aslında derslerin de size çok şey kattığını fark ediyorsunuz, özellikle fakültede ilerleyen sınıflara gelince. Bunun bilincinde olamıyorsunuz ama size bir düşünme sistemi kazandırılıyor. Moot Court’ta da bunu fark ettim hakikaten fakültemizde çok kaliteli bir eğitim alıyoruz. Moot Court’ta birçok şey öğrendiğinizi fark ediyorsunuz. Ayrıca ben hukukçu olmayı sevdiğimi deMoot Court’la anladım.
Günlük hayatınızı nasıl etkiledi? Yarışmaya hazırlanma aşamasında kolay adapte olabildiniz mi, yoksazorlandınız mı?
Belki biraz benimle alakalı, ben her zaman ne istediğini ve önceliklerini bilen bilen biri oldum. 2 sene hep derslerime yoğunlaştım, Moot Court gibi bir şeyi ben mezun olduktan sonra yapamayacaktım ama derslerimi her zaman toparlayabilirdim bu okul dört ya da beş yılda bitebilirdi. O yüzden ben hemen önceliğimi Moot Court’a verdim, bunda başarılı olmak istiyorum diye. Benim biraz da öyle bir huyum var, bir şeyi yapmaya niyetlenmişsem kötü olması kabul edilemez benim için. Herkes benim gibi değil, farklı yaklaşımı olan arkadaşlar da vardı ama ben hemen derslerimi bir kenara itiverdim. Tabii ki herkesin tasvip etmeyeceği bir şeydir belki, hele hocaların, ama benim için o an o doğru geldi, şuan da hala öyledüşünüyorum.
Peki dil olarak kendinizi hazır hissetmiş miydiniz?
Dil olarak evet ancak dili belki de ikiye ayırmalıyız: Genel İngilizce ve Hukuk İngilizcesi. Uluslararası hukuk terimleri açısından ben öyle çok da bilgili değildim, sadece Türkçelerini biliyordum. Ama zaten yarışmaya girince bunun bir önemi olmadığını görüyorsunuz, çünkü insan ne kadar bilirse bilsin o yarışma için hiçbir zaman yeterli değil.Çünkü koskoca bir hukuk bilgisi ve İngilizce eğitimi gerekiyor. O durumu kafaya takmamak gerekiyor.
Şu an olduğunuz yer açısından ILSA ve Moot Court’un etkisi olduğunu söyleyebilir misiniz? Yaptığınız tercihlere etki etti mi?
Akademisyenlik açısındansa Moot Court yapmasam da yine akademisyenliğe yönelirdim çünkü bir şeyler araştırmayı, yazmayı hep sevdim. Bu açıdan etkisi olduğunu zannetmiyorum. Faydasını gördüğümü çok rahat bir şekilde söyleyebilirim. Mesela, kaynak araştırmasını ve kaynakları kullanmayı öğrendiğim için bilimsel bir yazı yazarken çok zorlanmadım.
Opinio Iuris’te Londra’daki konferansa ilişkin bir yazınız var. Nasıl bir ortam vardı anlatabilirmisiniz?
O etkinlik ILSA ile IBA’nın (Uluslararası Barolar Birliği) ortaklaşa düzenlediği bir konferans dizisinin ilkiydi. Konuşmacılar kesinlikle çok kıymetli insanlardı ve sadece uluslararası hukukla ilgili de değildi; hukukta kariyerle, Moot Court ve insan haklarının geleceğiyle de ilgiliydi. Sizinle aynı yaklaşıma sahip olan insanları görmek güzel tabii ama kısa bir organizasyondu insanlarla çok tanışma fırsatı yoktu. Yine de dünyanın farklı yerlerinden gelen hukukçularla beraber olmak ufuk açıcıydı. Moot Court’un da sizin kadar öneminin farkındalar, bazen bunu insanlarla paylaşmakta zorlanıyorsunuz, Moot Court yapmamış olanlar bunun karşılığını veremiyor olabiliyorlar.
Ek olarak, Moot Court’a ilgi duyan arkadaşların dergideki yazımıza bakmasını tavsiye ederim. Konferanstaki Moot Court atelyesinde konuşmuş olan tecrübeli yarışmacı ve koçların yarışmaya ilişkin çok kıymetli önerilerine yazıda yer verdik.
Nasıl bir vizyon gözlemlediniz? Bu vizyonu ILSA’nın içinde veya Moot Court’ta görebilir miyiz? Yazınızda bir konuşmacının insan haklarından “yeni bir küresel inanç sistemi” olarak söz ettiğinden bahsetmişsiniz. Bu bakış açısını merak ediyorum.
Bu tabii ki İnsan Hakları disiplini içinde de tartışılan bir mesele. Bunu katılımcıların yaklaşımlarında da gördük. İlk günün ilk oturumuydu o konferans, IBA’nın yönetim kurulundan temsilciler vardı. İnsan hakları konusunda çok tutkulu olan, bu yola baş koymuş insanlardı. Yaptıkları işlerden örnekler vereyim; Afganistan, Tacikistan gibi barosu olmayan ülkelere gidip baro kurmak, insan hakları ihlalleri olan ülkelerde bu ihlalleri raporlamak, oralardaki hukukçulara destek vermek vb. Bu alanda çalışmanın yanında aktivist yönleri de var. Ben bu vizyonu en net şekilde orada gördüm.
Nitekim kendim yaptığım okumalarda da bunu görüyorum. Şöyle bir değerlendirme şekli var; tarihsel gelişimi açısından bakıldığında insan hakları Liberal Batı ideolojisinden ortaya çıkmış bir hukuk disiplini. Batı toplumları uzun yıllar Hıristiyanlıkla yönetildiler ve aslında bunun onlara istedikleri yaşamı, faydayı getirmediğini gördüler. Bu yüzden farklı bir ahlak ve felsefe anlayışıyla insan haklarını geliştirdiler. Buna dayanarak bunun yeni bir inanç sistemi olduğunu ifade eden başka insanlar da var. Ben de bu görüşe katılıyorum. Çünkü nihayetinde hukuk da bir söylem ve bir ideolojisi var. Ama bu vizyonun Moot Court ile kazanılabilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum, Moot Court’un faydaları daha çok yönteme ilişkin diyebilirim.
Peki, bu “yönteme ilişkin” olan faydalarından bahsedebilir miyiz? Çok ciddi bir takım çalışması var, beraber geçirilen ciddi bir süre var. İnsan ilişkileri açısından, çalışma disiplini açısından gelişmeye yardımcı diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Eğitim sistemimizin bizi grup çalışmasına yönlendirecek, insanlarla çalışmayı öğretecek bir yönü yok, daha çokbireysel başarı üzerine kurulmuş bir düzen. Moot Court işte bu noktada fark yaratıyor. Burada fark ediyorsunuz ki sizin bireysel çabanız sonuç için yeterli olamıyor. Sonuç alabilmek için herkesin bir bağlılık altına girmesi gerekiyor. Bunun sonucu olarak takımdaki herkesin diğerlerinin emeğine saygı duyup en az onlar kadar çalışması lazım.
Jessup Ulusal Elemeleri bu sene fakültemizde yapıldı, siz de organizasyon ile ilgilendiniz. Bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz?
ILSA’nın birçok uygulamasında olduğu gibi bu konuda da organizatörlere yönelik bu sürecin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili ciddi bir sistem oluşturulmuş, güzel bir rehber hazırlanmış. Ancak ben normalde aylara yayılan hazırlık sürecini çok kısa bir sürede tamamlamak zorundaydım. Çünkü bana zaten bu görevin teklif edilmesi geç oldu. Ben de başka sorumluluklarım nedeniyle elemelere ancak elemelere bir buçuk iki ay kala hazırlıklara başlayabilmem kaydıyla kabul etmiştim organizatörlüğü, ABD’deki direktör de bunu onayladı. Bu biraz zorluk yarattı çünkü normalde Eylül başından itibaren üstünde çalışılması gereken bir organizasyon. Çünkü çok fazla detay söz konusu ben de içine girince farkına vardım yarışmacıyken işin bu kısmına çok da vakıf değildim.
Yarışmanın çok sıkı kuralları var ve siz de bu kuralların uygulayıcısısınız orada ve bunun dışına çıkmamanız gerekiyor çünkü insanlar da çok ciddi bir emek veriyor oraya gelirken. O emeklerin de boşa çıkmaması adına en iyi şekilde organizasyonu yerine getirmeniz gerek. Kuralların tabii ki çok detayına girmeyim ama sürenin az olması dışında şöyle bir zorluk vardı: Türkiye’den ilk defa on takım katılmıştı bu da aynı anda çok sayıda davanın görülmesi ve dolayısıyla çok sayıda hakimin olması gerektiği, çok sayıda personele ihtiyaç olduğu anlamına geliyordu.
Peki, kimler bu yarışmada hakimlik yapıyor? Yarışmaya katılacaklara yerel elemelerle ilgili biraz fikir vermek adına bundan da bahsedebilir miyiz?
Jessup’ta hakimlik yapanların akademisyen olması gibi bir zorunluluk yok. Hatta bilhassa ABD’deki elemelerde çoğunlukla değiller. Ayrıca yarışmanın sözlü kısmında salt bilgiden çok işin şov kısmı önemli. Bu yüzden hakimlerin Moot Court’u bilen, Jessup’ı bilen ve yarışma kurallarına vakıf olan insanlar olması yeterli. Türkiye’de de bu konuyla ilgilenen belli avukatlarımız, akademisyenlerimiz var. Bu insanlar ayrıca daha önce yarışmacı olmuş veya koçluk yapmışlar. Çok da önemsiyorlar bu yarışmayı, çok sıkı hazırlanıp gelen hakimler var, orada olmayı çok seviyorlar. Bu isimler çok da önde gelen, büyük kabul gören hukukçular.
Peki, elemelerde nasıl bir atmosfer oluyor ondan bahsedebilir misiniz?
Tabii ben o konuda kendi yarışmacı olduğum zamandan bahsedebilirim. Organizatörlük işin zevkli kısmı değil. Yerel elemeler büyük emek verdiğiniz aylarınızı ayırdığınız çalışmaların meyve vereceği zamandır. Sizin kadar konuya eğilmiş, konuyu önemseyen insanlarlaolmak da çok güzel, çok keyifli. Yarışma her zaman çok heyecan verici tabii ama bazıları olaya daha hırslı bakabiliyor.
Peki,yarışmaya katılmak isteyen arkadaşlarımıza neler önerebilirsiniz? Nasıl bir işin altına giriliyor, nasılbakılması lazım?
Bir kere şuradan başlayabilirim, yarışmaya kesinlikle CV’ye eklenecek bir etkinlik olarak bakılmamalı. Evet, ben şahsen çok tasvip etmesem de bu bir motivasyon olabilir. Ancak CV için değmez diye yarı yolda karar değiştireceksiniz bu diğer insanlara çok zarar verir. Bu benim kendi fikrim; insanlar Moot Court’a gerçekten önem vereceklerse katılsınlar. Zaten yapmaya başladıktan sonra sevdiklerini de görecekler.
Hazırlık noktasında ise fakültenin başında olan arkadaşlara özellikle İngilizcelerini geliştirmeye çalışmalarını tavsiye edebilirim. Ancak bu hukuk İngilizcesi değil, genel İngilizcedir. Ayrıca uluslararası hukuk bilmiyorum diye çekinmesinler; ben Jessup’ta Türkiye’den katılıp en üst seviyeye çıkmış takımın üyeleri ile tanışmıştım,bu sene ulusal elemelerde de yardımcı oldular,onlar ikinci sınıflarmış bunu başardıklarında, yani uluslararasıhukuk dersini görmemişler.O yüzden bunu kesinlikle bir handikap olarak görmeyin.
Öncelikle yarışmanın formatını araştırın, nasıl olduğu konusunda bilinçlenip başvurun.Bu gerçekten ilgili bir insanın yapması beklenen bir şey, bu konuda Jessup’ın çok geniş kaynakları var. ILSA’nın websitesi var; Jessup videolarının olduğu, yarışmaya hazırlanma rehberlerinin yer aldığı. Bunları iyi araştırırsanız mülakatta size çok katkı sağlayacağını düşünüyorum ben. Yarışmanın çok kapsamlı kuralları var; gerçekten çok köklü bir yarışma, bu sene 56.sı düzenlendi. Artık her usul belirlenmiş durumda.
En önemli önerim de kesin olarak sonuna kadar götürebileceğinize inanıyorsanız yapın. Nasıl bir işin altına girildiğini sormuştunuz; işte bu hazırlanma süreci başladığında ne kadar çok araştırılması gereken husus olduğunu fark edeceksiniz ve bu sizi diğer sorumluluklarınız açısından çok ciddi zora sokacak. Dersleri takip etmeniz zorlaşacak, sosyal hayatınız zayıflayacak. Bunun dengesini iyi kurabilmeniz gerekiyor. Ben Jessup’a çok daha fazla ağırlık vermiştim ama zaman planlamasını daha iyi yapabilecek biri belki bunun altından daha rahat kalkabilir. Yurt dışında bunun hazırlık süreci çok daha sıkı; zamanın tamamı buna ayrılıyor, o yüzden ben derslerimden feragat edemem derseniz iki kez düşünün derim.
Bu konuda ortaya çıkabilecek bir sıkıntı da şu ki siz öncelik haline getirme konusundaki kararlılığı diğer takım arkadaşlarınızda göremeyebilirsiniz. Bu durumun sonucu da kötü olabiliyor çünkü her takım üyesi aynı performansı gösterse takımınız çok daha iyi bir yerlere gelebilir. Jessup’ta asıl başarı takım başarısıdır; bu yarışmanın işleyişiyle alakalı bir özellik.
Son olarak, MootCourt’la ilgili önemli gördüğünüz bahsetmek istediğiniz bir konu var mıdır?
İnsanların aklına daha pragmatist bir yaklaşımla bu benim başka ne işime yarayacak, ne faydasını görebilirim diye bir soru gelebilir. Buna cevap olarak özellikle avukatlık düşünen insanlar için Moot Court tecrübesinin kesinlikle geleceklerinde etkili olabileceğini söyleyebilirim.
Bilhassa ulaşılmış bir başarı da varsa işe alım süreçlerinde bunların etkili olduğunu ben biliyorum, avukatlar da bunu zaten ifade ediyorlar. Dolayısıyla böyle pratik bir faydası da var. Kimse kesinlikle zaman kaybı olarak düşünmesin. Çok keyifli ve öğretici bir tecrübe; ben her açıdan çok faydalı olduğuna inanıyorum.
Çok teşekkür ediyoruz paylaştıklarınız için, arkadaşlarımıza çok bilgi verici ve aydınlatıcı olacaktır.
Ben teşekkür ederim.