MUTADIS MUTANDIS: KADININ SOYADI
Yazar: Elif Yıldırım
Hukukun yaşamı bir kavgadır
– halkların, devlet gücünün, sınıfların ve bireylerin kavgası.
Rudolph von Jhering
ÖZET
Anayasa Mahkemesi, TMK m. 187 hükmünü iptal ederek senelerdir süren “kadının soyadı”
tartışmalarına yargısal anlamda son noktayı koymuş, ancak Meclis yürürlüğe giren karara rağmen
hâlâ yeni bir düzenleme yapmamıştır. Çalışmada konuyla ilgili AYM kararları özetlendikten sonra
kararlardaki argümanlar tartışılmıştır. Devamında Türkiye’de AYM kararlarının pratikteki
bağlayıcılığına, yasama ve yargı merciilerinin sorumluluklarına değinilmiş; çalışmanın sonundaysa
bir çözüm önerisinde bulunulmuştur.
SUMMARY
By cancelling Article 187 of the Turkish Civil Code, The Constitutional Court has put an end to the
“woman’s surname” debates that have been going on for years. But the Parliament has still not
made a new regulation despite the inurement of the decision. In this study, after summarising the
relevant Constitutional Court decisions, the arguments in the decisions are discussed. Subsequently,
the binding nature of the Constitutional Court verdicts in practice in Turkey and the responsibilities
of the legislative and judicial authorities are analysed. At the end of the study, a solution is
proposed.
GİRİŞ
“Hukuk mu toplumu şekillendirir yoksa toplum mu hukuku?” sorusu, “Tavuk mu yumurtadan
yoksa yumurta mı tavuktan?” sorusu gibi cevaplanamaz değildir: İkisi de karşılıklı olarak birbirini
şekillendirir. Bu nedenle hukuk sosyolojisi de kanunlarla toplumun karşılıklı etkileşimini inceler.
Genetik hukuk sosyolojisi, hukukun sosyal hayattan kaynaklanarak nasıl ortaya çıktığıyla,
operasyonel hukuk sosyolojisi ise hukukun “toplumsal davranışın düzenleyicisi” olarak sosyal
hayata etkisiyle ilgilenir.(1)
Kadının soyadına dair hükümler de kanunlara, sosyal hayattaki âdetlerin
maddeleştirilmesiyle girmiş (Türkiye’deki durumun farklılığına aşağıda değinilecektir), zamanla
da toplumsal davranışları kadın-erkek eşitliğine uygun hale getirmek amacıyla çok defa yeniden
düzenlenmiştir.
Türkiye’de ise 1926’dan günümüze kadar kadının evlendikten sonra eşinin soyadını alacağı kabul
edilmiş, 1997’de TMK m. 187’de yapılan bir değişiklikle de kadınlara talep üzerine bekarlık
soyadını evlilik soyadının önünde kullanma hakkı tanınmıştır.
4721 sayılı TMK m. 187 (mülga): “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak
evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla
kocasının soyadı önünde kendi soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan
kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”
2022 yılında ilgili hükmün iptaline dair T.C. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) aldığı karardan(2)
sonra artık çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma (AY m. 174) ve kadın-erkek eşitliğini sağlama
(AY m. 10/2) amacına uygun olarak kadının da çıkarını gözeten yeni bir düzenlemenin yapılması
gerekmektedir. Zira genel olarak hukuk diye tabir ettiğimiz şey Jhering’in de dediği gibi, bir “amaç
düzeni”, bir “çıkarlar hukuku”dur.(3)
Kadının soyadına dair düzenlemelerin AYM kararları ışığında değerlendirmesini temel alan
makalemiz, kadının soyadına dair mahkeme kararlarının salt değerlendirmesini içeren kapsamlı
birçok makale zaten mevcut olduğundan, konuyu biraz daha farklı bir bakış açısıyla ele alacaktır:
Kararlardaki ve karşı oylardaki temel argümanlar tek tek istatistikler, sosyal gerçekler ve temel hak
ve özgürlükler bakımından değerlendirilerek desteklenecek, yahut çürütülecektir. Bunun yanında,
“Kadının soyadı” başlıklı TMK m. 187 hükmünün AYM tarafından iptalinden sonra yerine
konulacak yeni hükümde hangi sistemin esas alınması gerektiğine dair öneride bulunulacak ve
makalelere de başlık olan(4) kadının soyadı “sorunu”nun yargıdan ziyade yasamaya dair bir sorun
olduğuna değinilecektir.
I. KARARLARIN KRONOLOJİSİ
Anayasa Mahkemesi’nin kadının evlendikten sonra eşinin soyadını alıp almayacağına dair
görüşünün zaman içindeki değişimini gözlemlemek için Mahkeme’nin ilgili kararlarından ve
bunların değişimine etkisi olan AİHM kararlarından (Türkiye’den yapılan başvurularla sınırlı
olarak) kronolojik olarak kısaca bahsetmek kanımızca yararlı olacaktır.(5)
. AYM E. 1997/61, K. 1998/59 (6)
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 743 s. TMK m. 153/1 (4721 s. TMK m. 187) hükmünün AY
m. 12 ve 17’e aykırılığı iddiasıyla norm denetimi talebinde bulunmuştur. Başvurucu
mahkeme,“devlet ağırlıklı toplumlarda örf, ahlâk ve benzeri gerekçelerle bireylerin özgür iç
dünyalarının baskı altına alındığını […], Avrupa’dan da esinlenen Türk kadınının kendi kimlik
arayışına başladığını, bu onur mücadelesinin amacının […] [erkekle] yanyana ve eşit şartlarda
yürümek olduğunu, bundan böyle cinsiyet ayrımına son verilmesi ve […] kadın ve erkeğin
uzlaşması halinde kadının soyadının aile soyadı olarak kayda geçilmesinin gerektiğini”
savunmuştur. AYM ise itiraz konusu kuralın, “kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan
ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklan[dığını]”
söylemiş, aile birliğinin sağlanması için bunun gerekli olduğunu ve eşitliğin sağlanması için
tarafların illaki aynı kurallara tabi olması gerekmediğini savunmuştur.Buna dayanılarak
oyçokluğuyla “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır.” kuralının Anayasa’ya aykırı olmadığına
ve itirazın reddine karar verilmiştir.
Karşı oy yazısındaysa buna; kararın, 1985 yılında Türkiye’nin katılmış olduğu “Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” m. 5/a hükmüne(7) aykırı olması ve kamu
düzeniyle ilgili gerekçelerin “ancak bunları zedeleyen somut olayların varlığı halinde geçerli
olabil[eceği]” iddiasıyla üyeler tarafından karşı çıkılmıştır.
2. AİHM AYŞE ÜNAL TEKELİ – TÜRKİYE (8)
Evlendiği dönemde stajyer avukat olan başvuran, yaptığı evliliğin ardından eşinin soyadını almıştır.
Meslek hayatında kızlık adıyla bilindiğinden, bu ismi yasalara göre aldığı soyadın önüne ekleyerek
kullanmayı sürdürmüştür. Asliye mahkemesine başvurusunda da sadece kızlık soyadını
kullanabilmeyi talep etmiştir. Hükûmet ön itirazında; başvuran, evlenip eşinin soyadını aldıktan
sonra mesleğini resmen icra etmeye başladığından soyadı değişikliğinin meslekî bir sorun
yaratmaması gerektiğini savunmuştur. “’Kadınların %68,8’inin çok kısıtlı ekonomik özgürlüğe
sahip olduğunu’ belirten Hükümet, kocanın soyadına dayalı ortak bir soyadının kadının ailedeki
konumunu güçlendirmeye yönelik olduğunu” söylemiştir.
AİHM kararında CEDAW’a, Avrupa Konseyi’nin tavsiye kararlarına ve AİHS Ek 7 No.lu
Protokol’ün 5. maddesinin Türkiye tarafından henüz onaylanmamış olmasına dikkat çekmiştir(9)
.
Soyadının meslek hayatı dışında insanlarla sosyal ilişkiler kurma becerisi açısından da önemli
olduğunu belirtmiş ve evli erkek ve kadınlar arasında yukarıda bahsedilen şekildeki farklılıkların
farklı muameleye sebep olamayacağı kanısına varmıştır. Ayrıca Türkiye’nin, Avrupa Konseyi’ne
üye ülkeler arasında kadının evlenmeyle soyadını otomatik olarak kaybetmesini öngören tek ülke
olduğunu – uyarı niteliğinde – tekrar belirtmek ihtiyacı duymuştur. Kararda yer alan AİHM’in
aşağıdaki beyanı ise girişte bahsettiğimiz “kimin çıkarının gözetileceği sorusuna” cevap niteliğinde
olmuştur:
“AİHM, kocanın soyadına dayalı geleneksel aile ismi sisteminden, evli çiftlerin kendi
soyadlarını kullanabilmelerine ya da özgürce ortak bir aile ismi seçmelerine izin veren
başka bir sisteme geçişin doğum, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulması konusunda
yaratacağı sorunların önemini göz ardı etmemektedir. Ancak bireylerin seçtikleri isme göre,
saygınlık ve itibarla yaşamalarını sağlamak için toplumdan bir miktar sıkıntı çekmesini
beklemek makul olacaktır.”
3. AYM E. 2009/85, K. 2011/49
Karara konu olayda üç farklı aile mahkemesi TMK m. 187’nin AY m. 2, 10, 12, 17, 41 ve 90
hükümlerine aykırı olduğu savıyla iptal talebinde bulunmuşlardır. İlgili maddenin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın reddine oy çokluğuyla karar veren AYM, Ünal Tekeli Kararı’nı adeta
görmezden gelmiş ve konunun AY m. 90 ile bir ilgisi olmadığını ifade etmiştir.
AY m. 90/5: ”[…] Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Mahkeme, uluslararası antlaşma metinlerinin ve kararların “ailenin devlet tarafından korunması
gerektiği” (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 16), “kamu yararının gerekleri uyarınca soyadı
değiştirme imkanının kısıtlanmasında devletin takdir hakkı olduğu”(10) gibi yalnızca görüşlerini
destekleyen hükümlerine yer vermiştir.
İkinci karşı oy yazısındaysa bizim de aşağıda ele alacağımız “Neden kadının kocasının soyadını
alması aile birliğinin teminatı olarak görülüyor da, bunun tersi, yani erkeğin karısının soyadını
alması aile birliğinin göstergesi olarak görülmüyor?” sorusunun cevapsız kalması üzerinde
durulmuş, ailenin birliğinin soyadıyla sağlandığı tezi de Soyadı Kanunu’nun ülkemizde 1934
yılında kabul edildiği hatırlatılarak çürütülmüştür.
4. AİHM LEVENTOĞLU ABDULKADİROĞLU – TÜRKİYE
Hükûmet, ulusal mahkemelerin TMK m. 187 ile bağlı olduklarını ve maddenin Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (AİHS)(11) ile uyumlu hale getirilmesi ile ilgili hukukî düzenlemelerin
yapılmakta olduğunu belirtmiştir. AİHM bu sebepleri yeterli görmemiş, davadaki hususların Ünal
Tekeli davasına benzer olmasına atıfta bulunarak cinsiyete dayanan muamele farklılığının
AİHS’nin 14 (Ayrımcılık yasağı) ve 8. (Özel ve aile hayatına saygı hakkı) maddelerini ihlal ettiğine
hükmetmiştir.
5. AİHM TANBAY TÜTEN – TÜRKİYE
Ünal Tekeli Kararı’na atıfla AİHS madde 8 ile bağlantılı olarak madde 14’ün ihlal edildiğine
hükmedilmiştir.
6. AYM SEVİM AKAT EŞKİ BAŞVURUSU
Sevim Akat Eşki başvurusu, AYM’nin AİHM’in ilgili kararlarından sonra kadının evlenince eşinin
soyadını almak zorunda olmasının, AY m. 17/1’de(12) güvence altına alınan “manevî varlığın
korunması ve geliştirilmesi hakkının” ihlali olduğuna kanaat getirdiği ilk davadır.
Manevî varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı; kendi kaderini tayin hakkını kapsar ve
kabaca “herkesin nasıl yaşamak istediğine – belirli sınırlar dahilinde – kendisinin karar
vermesine izin verilmesi” şeklinde tanımlanabilir(13)
. Bu hak; özel alan, kendini ifade etme,
cinsiyet kimliğinin ve cinsel eğiliminin tanınması, soyunu bilme, kendi kararıyla ölme,
kişisel bilgilerin korunması vb. hakları kapsamakta; kişinin kimliğinin ifadesi olan kendi
adını kullanma hakkı da kendini ifade etme hakkı altında yer almaktadır(14)
.
AY m. 17/1 için özel sınırlama nedeni öngörülmediğinden Devletin, bu hakkı sınırlandırırken
AY m. 13’teki güvence ölçütlerinden yararlanması gerektiğini söyleyen Mahkeme, “kanunîlik
şartı”nın sağlanıp sağlanmadığını araştırmıştır. AY m. 90/5’e göre uygulamada bir kanun hükmü
ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında uyuşmazlık varsa sözleşme
hükümlerinin esas alınması gerektiğinden bu kuralı “bir zımni ilga kuralı” olarak nitelendirmiştir.
Buna göre, sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyeti ortadan
kalkacaktır. Yani söz konusu olayda, kanunilik şartı, esas alınan TMK m. 187 hükmü uygulanabilir
olmadığından sağlanmamıştır. Mahkeme, kararında ayrıca AİHS’nin ve AİHM içtihadının alt yargı
mercilerince dikkate alınmadığına dikkat çekmiştir.
7. AYM GÜLSİM GENÇ BAŞVURUSU
Sevim Akat Eşki başvurusundakine benzer gerekçelerle AY m. 17’nin ihlal edildiğine oybirliğiyle
hükmedilmiştir.
8. AYM NEŞE ASLANBAY AKBIYIK BAŞVURUSU
Sevim Akat Eşki başvurusundakine benzer gerekçelerle AY m. 17’nin ihlal edildiğine oybirliğiyle
hükmedilmiştir.
9. AYM E. 2022/155, K. 2023/38 (İPTAL KARARI)(15)
İstanbul 8. Aile Mahkemesi, TMK m. 187’nin AY m. 2, 10, 17, 20, 90 ve 153 hükümlerine aykırı
olduğunu ileri sürerek iptal talebinde bulunmuştur. AYM, soyadı taşımanın hem bir yükümlülük
(2525 s. Kanun m. 1) hem de kişinin özel hayatının bir unsuru olarak bir kişilik “hakkı” olduğunu
(AY m. 20, AİHS m. 8) vurgulamış, kadınların zorunlu olarak eşlerinin soyadlarını almalarının
sadece eşitlik ilkesini değil, insan haklarına saygılı devlet ilkesini de ihlal ettiğini tespit etmiştir.
Önceki AYM kararlarını ve Yargıtay’ın da paralel olarak geliştirdiği içtihadı işaret ederek “devlet
organları ve idare makamlarının iş birliği içinde bulunmalarının anayasal bir zorunluluk”
olduğunun altını çizerek yıllardır geliştirilen içtihadın kanunlaşması için aslında yasama merciini
göreve çağırmıştır. Zira, AYM tarafından verilen ihlal kararlarına rağmen kuralın idare tarafından
kullanılmaya devam edilmesi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesini
zedelemektedir. Mahkeme, yukarıda bahsettiğimiz kararlardaki gerekçeleri detaylandırarak
TMK m. 187/1’in ve buna bağlı olarak ikinci fıkrasının da iptaline karar vermiş, “doğacak
hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden” iptal kararının dokuz ay
sonra yürürlüğe girmesini uygun görmüştür.
Birinci karşı oy yazısında “durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için
değişik kuralları gerekli kılabilir” gibi çokça eleştirilen ve muğlak bulunan bir tabir kullanılarak
TMK m. 187’nin kadın-erkek eşitliğine aykırı olmadığı iddia edilmiş ve bu, ailenin toplumdaki
etkinlik ve algılanışının toplumdan topluma değişiklik göstermesine dayandırılmıştır. Anayasa’nın
12. maddesine atıfta bulunularak hakların kişinin topluma ve ailesine karşı ödevlerinden ayrı
tasavvur edilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak bu ödevlerin neden kadının omzuna yüklendiğine dair
detaylı bir açıklamada bulunulmamıştır.
İkinci karşı oy yazısında Anayasa Mahkemesi üyesi, sanki Türkiye Cumhuriyeti kadınlara seçme-
seçilme hakkının verilmesi gibi öncü davranışlarda bulunmuş modern bir ülke değilmiş gibi
“modern dünyanın öne çıkardığı ana unsur eşitlik[ken] Türk kültüründe bunun karşılığı[nın]
[fıtrat gerçekliğine uygun olarak] eşdeğerlilik ve tamamlayıcılık” olduğunu iddia ederek,
Türkiye’yi adeta modern dünyadan ayrı tutmuştur. Buna ek olarak, AY m. 10’a açıkça aykırı olarak
aile içerisinde kadın-erkek eşitliğini “modern hurafelerden biri” olarak addetmiştir. Karşı oy
yazısının devamında toplumsal taleplerin yargı kararlarıyla yönlendirilmesini yanlış bulduğunu
beyan ederek, girişte bahsettiğimiz hukukun işlevlerinden birini inkar etmiştir.
II. KARARLARDAKİ ve KARŞI OYLARDAKİ SAVLAR
1. EŞİTLİK, EŞDEĞERLİK, AYNILIK
AYM E. 2022/155, K. 2023/38(Karşı oy-2): “Ailede kadın/erkek eşitliği, modern
hurafelerden birisidir ve ne ailede ne de toplumda huzuru, adaleti ve mutluluğu
sağlayabilecek bir özelliğe sahiptir. O halde kadın ve erkeğin konumunu belirleyen değerin,
eşdeğerlilik ve tamamlayıcılık olduğu söylenebilir. Bunu sağlayan ise, kadın ve erkeğin
birbirlerine karşı birtakım üstünlüklere sahip olmalarıdır.”
Bir kanunî düzenlemenin eşitliği ve adaleti sağlayıp sağlamadığını test etmek için Rawls’un
“bilmemezlik peçesi (veil of ignorance, Schleier des Nichtwissens)” teorisinden yararlanabiliriz:
Hayatta kim olacağımızı; yani erkek mi kadın mı, zengin mi fakir mi ya da şu veya bu etnik gruptan
olacağımızı hiç bilmeseydik hangi kanunu seçerdik?(16) Makale konumuza uyarlayarak soracak
olursak: Erkekler dünyaya erkek olarak gelecekleri kesin olmasaydı TMK m. 187’nin eşitliğe
uygun olduğunu savunabilirler miydi? Kanun koyucu “Erkekler, evlenince karılarının soyadını
alır.” diye yeni bir kural getirseydi ne olurdu?
AY m. 10 uyarınca “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Eşitlik ilkesinin amacı
aynı hukukî durumdaki kişilerin kanunlar karşısında aynı hukukî işleme tabi tutulmalarıdır. Buna
göre aynı hukukî durumdakiler aynı, farklı hukukî durumdakiler farklı kurallara tabi tutulur.
Alman hukukunda da kanun önünde eşitlik ilkesinin düzenlendiği Art. 3 I GG (metni AY m. 10 ile
neredeyse özdeştir) keyfî bir farklı muameleyi yasaklar. Burada keyfilikten kasıt,
“konuya yabancı
motiflere dayanan, objektif olarak gerekçelendirilebilir bir bakış açısından haklı görünmeyen
davranış ve düzenlemelerdir”(17)
. Gerekçenin objektifliği ancak hukuk devletinin kriterlerine göre
değerlendirilebileceğinden “gelenekler” makul bir gerekçe olamayacaktır(18)
.
Güncel Türkçe Sözlük’e göre eşitlik, “kanun yönünden insanlar arasında ayrım
bulunmaması durumu”; aynılık, “özdeşlik, tıpkısı olma durumu”; eşdeğerlik, “muadelet,
değer yönünden birbirine eşit olma durumu” anlamına gelmektedir. Kelimelerin hiçbiri
birbirini karşılamadığı gibi; “eşdeğerlik” bir değer yargısı, “eşitlik” ise hukukî bir
prensibi karşıladığından anlamsal olarak birbirlerinin yerine kullanılmaları mümkün
değildir.
Bir kanunun Anayasa’nın 10. maddesine uygunluğunun denetiminde (1) kişilerin aynı ya da benzer
durumda olup olmadığı sorusu cevaplanmalı, (2) cevap olumluysa farklı muamelenin mevcut olup
olmadığı tespit edilmeli, (3) farklı bir muamele söz konusuysa bunun nesnel ve makul bir nedene
dayanıp dayanmadığı ve (4) ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı incelenmelidir(19)
. Bir kişilik
hakkı olan soyadı bakımından yaptığımız değerlendirmede, kadınlar ve erkekler insan
olmalarından ötürü aynı hukukî durumdadırlar ve TMK m. 187’deki düzenleme sebebiyle farklı
bir hukukî muameleye tabi tutulmaktadırlar. Yukarıda da belirtildiği üzere, farklı muamele ancak
hukuk devleti kriterlerine dayanan makul ve nesnel bir gerekçenin varlığında kabul edilebilir.
“Ailenin toplumdaki algılanış şekli”, “kişilerin durum ve konumlarındaki özellikler” geleneğe
dayalı sübjektif açıklamalar olduklarından makul değildir. Sonuç olarak kadının eşinin soyadını
almasını zorunlu kılan bir düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır ve “kadın zaten erkeğin soyadını
almalıdır” önyargısını hukuk zemininde sürdürerek cinsiyetçilik teşkil eder.
KAMU DÜZENİ “VERSUS” KİŞİLİK HAKKI
AYM E. 2022/155, K. 2023/38 (Karşı oy-1): “Soyadının kişilik haklarından olması, ona
hiçbir müdahalede bulunulamayacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Yasa koyucunun soyadı
kullanımına kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri uyarınca Anayasa’ya uygun olmak
koşuluyla müdahalede takdir hakkının bulunduğu açıktır.”
İsimler hayatımızda düşündüğümüzden de büyük bir rol oynarlar. Öyle ki “isim olmadan bir
nesnenin, bir olayın, bir duygunun varlığını kabul etmek zordur.”(20) Hâkim görüşe göre kişinin adı
ve soyadı üzerindeki hakkı bir kişilik hakkıdır(21)
. TMK m. 187 bağlamında kişinin ismi üzerindeki
hakkı, hem kişinin manevî varlığını koruma ve geliştirme (AY m. 17/1) hem de özel hayatın
gizliliği ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme (AY m. 20/1) hakkı kapsamında
değerlendirilebilir. Çünkü kişinin soyadı, onun sosyal çevresinde ve meslekî ilişkilerindeki rolünü
belirlemektedir. Kişinin evlenince veya boşanınca otomatik olarak soyadının değişmesi ise kişinin
evli ya da boşanmış olduğunu istese de istemese de öteki üçüncü kişilerle paylaşmasına sebep
olmaktadır.
Anayasa’mızın 13. maddesine göre, temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilirler.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Sınırlandırılabilirliğe dair tüm şeklî koşulların
sağlandığı kabul edilse dahi TMK m. 187 maddî koşulların ilkini, yani “bir yasal amacın varlığı”
şartını karşılamamaktadır. Çünkü ilgili madde açıkça Anayasa’nın sözüne – eşitlik ilkesine –
aykırıdır.
AİHM’in, AİHS m. 8 ile ilgili kararlarında, nüfusun eksiksiz ve doğru olarak kaydedilmesi,
aile adlarının istikrarına verilen önem, gibi kamu yararının gerekleri uyarınca, soyadı
değiştirme imkânına yasal sınırlamalar getirilebileceğini belirtmiş olması(22),
TMK m. 187’yi gerekçelendirmek için makul bir gerekçe sunmamaktadır. Çünkü
Mahkeme’nin kararları “soyadı değiştirme imkanı” hakkındadır. Oysa kadının soyadının
evlenince otomatik olarak değişmesi iradî bir işlem olmadığından, kararlardaki anlamıyla
bir “soyadı değiştirme fiili” teşkil etmez. Bu nedenle kamu yararı öne sürülerek yapılan tek
taraflı sınırlandırmaların AİHS’de de kanunî dayanağı yoktur.
Ayrıca, günümüzde T.C. kimlik numarası ve e-devlet sistemlerinin gelişmiş olması nedeniyle kamu
düzeninin ve sağlıklı nüfus kayıtlarının sağlanması için ortak bir aile soyadının şart koşulması
gerekli değildir. Benzer şekilde, DNA testi imkanları da günümüzde oldukça geliştiğinden
TMK m. 132/1’de yer alan boşandıktan sonra üç yüz gün bekleme kuralı da TMK m. 187 gibi iptal
edilmelidir.
3. GELENEKLER VE TOPLUMSAL GERÇEKLİKLER
AYM E. 1997/61, K. 1198/59: “İtiraz konusu […] [kural] kimi sosyal gerçeklerin
doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği
kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır.”
AYM E. 2022/155, K. 2023/38 (Karşı oy-1): “Toplumun temel ögesi olan aile, […] gelenek,
görenek, dil, din ve diğer özelliklerin yaşandığı ve gelecek nesillere aktarıldığı kutsal bir
kurumdur. […] Kaldı ki çoğunlukça da kabul edildiği üzere durum ve konumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir.”
(Karşı oy-2): “Toplumsal taleplerin yargı kararlarıyla yönlendirilmesi doğru değildir.”
a) Geleneğin tanımı ve hukuktaki yeri
TDK Güncel Sözlük’teki anlamıyla gelenek; bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları
dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar ve
alışkanlıklardır. “Kültürel kalıntılar” teriminin içerisinde yer alan kültürse; tarihsel, toplumsal
gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunları yaratmada, sonraki
nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü
gösteren araçların bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Aslında kültürün manevî muhteviyatını hukukun içinde bulmak mümkündür.(23) Hatta kadının
evlenince erkeğin soyadını alması kuralı da geleneğin olduğu gibi kanunlaşmasının bir sonucudur:
16. yüzyılda soyadı kullanımı Avrupa’da yaygınlaşırken, sadece İngiltere’deki kadınlar
eşlerinin soyadını almaktaydı. 1900’lerde bu gelenek Avrupa’da da yaygınlaşmaya,
1920’lerde ise kanunlaştırılarak zorunlu tutulmaya başlandı. (24)
Ancak hukuk; yalnız gelenek-göreneklerin, örf-adetlerin, kabaca kültürün yazıya geçirilmesi
değildir. Zaten bir geleneğin devamının sağlanması için onun yazılı bir kural haline getirilmesine
de gerek yoktur. Çünkü kültür; sosyal hayat geliştikçe ve toplumun ihtiyaçları arttıkça insanların
belli bir düzen sağlama, statükoyu koruma istekleri sonucu gelişen şeylerin bütünüdür.(25) Doğası
gereği daha yavaş değişir. “Hukuk [ise] sadece olanların değil, aynı zamanda olması gerekenlerin
de aynasıdır”(26).
b) Soyadı Kanunu
Peki yasa koyucu TMK m. 187’yi yaparken hakikaten yıllar boyu kurumsallaşmış bir geleneği mi
kurallaştırmıştır?
Osmanlı’da “’çağdaş anlamdaki kişi hak ve özgürlüklerinin’ henüz gelişme[mesi], ‘devlet- birey
ilişkisinin zayıf[lığı]’ sebebiyle” (27) resmî işlerdeki yoğunluk az olmuş, böylece kişilere soyadı
verilmesine gerek duyulmamıştır. Toplumda kadınlar ve erkekler genellikle baba isimleriyle ya da
kendilerine takılan lakaplarla anılmıştır. Soyadı Kanunu ise şimdiye kadar aile ismini
kullanmayanların aile ismini kullanması, aile ismi olmayanların – ki çoğunluktadır – yeni bir
soyadı alması için hazırlanmıştır.(28)(29)
Kanun, 21 Haziran 1934 yılında kabul edilmiş ve 2 Ocak 1935
yılında, yani 17 Şubat 1926’da yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisi’nden yaklaşık olarak dokuz
yıl sonra yürürlüğe girmiştir. Daha vatandaşların herhangi bir resmî soyadı olmadan Medeni
Kanun’un 25, 26, 126, 141, 153 (şimdiki TMK m. 187), 247, 257, 259 ve 312. maddelerinde
soyadından bahsedilmesi, hiç şüphesiz ilgili kanunun İsviçre Medeni Kanunu’ndan ihdas
edilmesinin bir sonucu olmuştur. Kısacası, TMK m. 187, İsviçre ve öteki Avrupa ülkelerinden farklı
olarak, Türkiye’de yıllardır süregelen bir geleneği kurumsallaştırmamıştır.
c) Resmî nikah ve dinî nikah
TMK m. 141, 143 uyarınca evlenme ancak resmî nikahla mümkündür ve geçerli olması, dinî
törenin yapılmasına bağlı değildir. Ancak TÜİK’in 2016 Aile Yapısı Araştırması verilerine
bakıldığında bireylerin % 97,1’inin hem resmî hem de dinî nikah yaptığı; sadece resmî nikah
yapanların oranının %1,8, sadece dinî nikah yapanların oranının ise %1,1 olarak ölçüldüğü
görülmektedir. (30)
. Bu örneği vermemizin sebebi, yasa koyucunun mutlaka gelenekleri
kurallaştırmak zorunda olmadığını ve geleneklerin kanunla çatışmadığı sürece konulan kuralların
yanında yaşamaya devam ettiğini göstermektir. Kanımızca kadının soyadı konusunda da yasa
koyucu ya “yumuşatılmış” olarak soyadının değişmezliği ilkesini takip ederek kadına “isterse”
erkeğin soyadını alma hakkı tanımalı ya da “aile adında birlik” ilkesini benimseyerek kadının ya
da erkeğin soyadının aile soyadı olarak belirlenebilmesine izin vermelidir. Böylece hem iki tarafa
eşit haklar tanınmış olacak hem de böyle bir gelenek olduğunu düşünenlerin geleneğe göre hareket
etmesine izin verilmiş olacaktır.
d) Dünyada kadının eşinin soyadını alması “geleneği”
Yapılan çeşitli anketlere göre Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınların %70’i, Birleşik Krallık’ta
%90’ı (31), Almanya’da ise %70’i (32) hâlâ eşlerinin soyadını almaktadır. Bu durum, kanunlardaki
değişikliklerden sonra bireylerin davranışlarının aniden değil, zaman içerisinde değiştiğini
göstermektedir. Ama önemli olan “Şimdi [kadının eşinin soyadını alması] bir seçeneğe dönüştü.” (33)
diyebilmektir.
e) Ara sonuç
Sonuç olarak, “[g]elenek ve görenek tek başına hukuki bir düzenlemenin meşruiyetini sağlamaz.
Toplumun tarihsel olarak farklı gruplara farklı davranması eşitlik ilkesine aykırı olduğundan,
günümüzde savunulamaz. Hukuk, […] belli ilkeler doğrultusunda, belli amaçlar güdülerek
tasarlanır. Anayasal haklarla gelenek ve görenek uyuşmadığında yapılması gereken anayasal
haklar doğrultusunda karar vermektir. (34)”
4. AİLE BİRLİĞİ
AYM kararlarının çoğunda “aile birliğinin” sağlanması amacına hizmet ettiği gerekçesiyle
TMK m. 187 hükmü Anayasa’ya aykırı bulunmamıştır:
AYM E. 2009/85, K. 2011/49; E. 2022/155, K. 2023/38 (Karşı oy): “İtiraz konusu kural ile
aile ismi olarak kullanılan soyadının kuşaktan kuşağa geçmesi, böylece de Türk
toplumunun temeli olan ailenin birlik ve bütünlüğünün devamı sağlanmış olmaktadır.”
AYME. 1997/61, K. 1998/59: “Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine
öncelik tanımıştır.”
a) Kelimenin Anlamı ve Kanunlardaki Yeri
TDK Güncel Sözlük’e göre aile; evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler
arasındaki ilişkilerin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük birlik; ev, familyadır. “Birlik” kelimesi
ise bir arada olma durumu, bağlılık, belli bir topluluğun yararını korumak için kurulmuş dernek
anlamına gelmektedir. Yani kararlarda aile birliğiyle ya bir birlik türü olarak aile ya da ailenin bir
arada olması kastedilmektedir.
Herhangi bir aile tanımında yer vermeyen Türk Medeni Kanunu’nda “aile birliği” ifadesi
geçmemekte, onun yerine “ailenin bütünlüğü” (TMK m. 322) ya da “evlilik birliği” (TMK m. 185)
gibi ifadelere rastlanmaktadır. Kanunların lafzından burada kastedilenin “bir birlik türü”
(Gemeinschaft) olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’da ise ailenin birliği terim olarak sadece
62. maddede geçmektedir. Yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının Devlet tarafından belirli
durumlarda korunması ve onlara yardımcı olunmasını düzenleyen bu maddede ise “ailenin birliği”,
bir uluslararası temel hukuk prensibindeki anlamıyla kullanılmıştır. Yabancılar ve göçmenler
hukukunda çok önemli bir rol oynayan “ailenin birliği ilkesi”ne göre başka bir ülkeye gelmiş her
sığınmacının yeni ve normal bir hayata başlama hakkı vardır. Bu da belirli koşulların sağlanması
durumunda, göç nedeniyle bölünen ailelerin bir araya getirilmesiyle mümkün olmaktadır. (35)
Kısacası, TMK m. 187’nin “aile birliği”ni sağladığına dair iddianın bir yasal dayanağı olmadığı
gibi, AY m. 41/2’de kodifiye edilmiş olan “Devletin aileyi koruma yükümlülüğü”nden de aile
birliğinin ortak aile soyadı vasıtasıyla sağlanması ödevinin mevcut olduğu çıkarımında
bulunulamaz.
b) İstatistikler
Farklı ülkelerin evlilik soyadı düzenlemelerine bakıldığında da kadının evlenince erkeğin soyadını
almasının aile birliğini sağlaması için olmazsa olmaz olmadığı görülmektedir. Makalemizin
ekinde (36) yer alan ve Alman Federal İçişleri ve Memleket Bakanlığı’nın “Yabancı Hukuka Göre
Eşlerin İsimleri” adlı yazısındaki bilgilerle oluşturduğumuz tabloda da görüleceği üzere kadının
eşinin soyadını almasını zorunlu kılan düzenlemeler, listede yer verilen 165 ülkenin sadece
on ikisinde mevcuttur. Tüm ülkeler içerisinde on üç ülkenin kanunî düzenlemeleri, eşlerin ortak bir
aile soyadı belirlemesini şart koşmaktadır. Kadının eşinin soyadını almasının ya da eşlerin ortak
bir aile soyadına sahip olmasının ailenin birliğinin sağlanması için olmazsa olmaz olduğunu iddia
edecek olursak geri kalan 152 ülkede aile birliği diye bir şey olmadığını söyleyebilmemiz gerekir.
Ayrıca ne Kuzey Kıbrıs, Özbekistan, Tacikistan, Azerbaycan gibi öteki Türk devletlerinde; ne
Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan gibi komşu devletlerde; ne de medeni kanununu örnek
aldığımız İsviçre’de benzer bir uygulamanın devam etmekte olduğu gözden kaçmamalıdır.
KKTC Aile Yasası m. 35’ e göre eşler anlaşarak herhangi birinin soyadını aile soyadı olarak
belirleyebilir ve dilerlerse bekârlık soyadını aile soyadı önünde kullanabilirler. Ortak bir
soyadı belirlememeleri durumundaysa taraflar bekârlık soyadlarını kullanmaya devam
ederler. (34/2015 sayılı Yasa Değişikliği’ne kadar ailenin ortak bir soyadı belirlemesi
zorunluydu (37).)
Sonuç olarak Toprak’ın da vurguladığı gibi, “Aile birliği iki insanın anlaşmasıyla sağlanıyor. İki
insan zaten anlaşmıyorsa istediği kadar aynı soyadını kullanıyor olsun boşanıyorlar […] Yani biz
sırf öbür türlüsüne alışmışız diye böyle bir haktan mahrum bırakıyoruz insanları, böyle bir şey şart
değil.(38)”
III. PEKİ ASIL SORUN NE?
1. AYM KARARLARININ BAĞLAYICILIĞI
Anayasa Mahkemesi’nin kararları AY m. 153/6, 138/4 uyarınca yasama, yürütme ve yargı (39)
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Bu, bağlayıcılığa dair genel bir
hüküm olduğundan hem iptal kararları hem de bireysel başvurulara ilişkin kararlar bakımından
geçerlidir. (40)
Ancak bağlayıcılığın sadece kağıtta kalmayıp uygulamada da kendini gösterebilmesi
için Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının kabul edilmesi gerekir. Çünkü “Anayasa
Mahkemesi’nin kendine ait bir zorlama gücü yoktur. O, tüm demokratik kurumlar gibi temel bir
uyum sağlama istekliliğine bağlıdır. (41)” Bahsedilen istekliliği göstermesi gereken başlıca merciler
de yasama ve yargı organlarıdır. Özellikle de temel haklardan istifade edilmesi gibi insan onur ve
haysiyetiyle yakından ilişkili bir hukukî durum söz konusuysa, yasama organının harekete
geçmemesi kabul edilemez. (42)
AYM, 25 Ekim 2022 tarihli kararında Can Atalay’ın başvurusunu karara bağlayarak seçme
ve seçilme hakkı ile kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı bakımından hak ihlali olduğunu tespit
etti. Kararda, yeniden yargılama yapılmasına hükmedildi. Dosyaya bakan 13. Ağır Ceza
Mahkemesi ile dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi AYM kararına uymadı.
Atalay’ın ikinci başvurusu üzerine AYM yine hak ihlali kararı verdi. Ancak bahsedilen
mahkemeler Anayasa’ya aykırı olarak ikinci defa kararın gereğini yerine getirmedi. (43)
Yakın zamanda gerçekleşen bu olay yargı ve yasamadaki bazı makamların Anayasa Mahkemesi
kararlarının bağlayıcılığını kabul etmediğini gözler önüne sermiştir.
Meclis, TMK m. 187’nin iptali kararının (AYM E. 2022/155, K. 2023/38) yürürlüğe girmesi için
verilen dokuz aylık süre boyunca herhangi bir taslak üzerinde çalışmamış, 8. Yargı Paketi’nde de
buna yer vermeyerek AYM’nin kararına uygun hareket etmemiştir. DW Türkçe’nin haberine göre,
yaratılan bu yasal boşluk nedeniyle kadınlar hâlâ kazanılmış haklarını kullanmakta zorluk çekiyor;
soyadını değiştirmek isteyenlerse idarî makamlardan, yönetmelik eksikliği nedeniyle ancak eski
hükme göre işlem yapılabileceği cevabını alıyorlar. (44) Evlendirme dairelerinde de AYM kararına
rağmen hâlâ TMK m. 187’ye göre işlem yapılıyor, kadınlar otomatik olarak eşlerinin soyadını
alıyorlar.
Peki Meclis, Anayasa Mahkemesi kararlarının gerektirdiklerini yerine getirmezse ne olur?
Yukarıda da dediğimiz gibi, AYM’nin herhangi bir zorlama/yaptırım gücü yoktur. Buna ek olarak,
bir hükmü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde
hüküm tesis edemez (AY m. 66/4). Başka bir ifadeyle Mahkeme, yasama organı harekete geçene
kadar anayasaya aykırı norm yerine kullanılacak bir “geçiş hükmü” tayin edemez. (45)
Tabii bu, mahkemenin kararındaki gerekçelerle yönlendirmelerde bulunmasına engel değildir.
1969 yılında Alman Anayasa Mahkemesi, iptal kararının yürürlüğe girmesi için tanıdığı
süre geçmesine rağmen bir değişiklik yapılmayınca mahkemelere Art. 6 V GG’deki eşit
muamele görevine uygun hareket etmelerini emretmiştir. (46)
AYM’nin eşler evlenirken soyadı konusunda eşit muameleye tabi tutulmaları için yargı organı içerisinde böyle bir direktif verip veremeyeceği tartışmalı gözükmektedir.
Eski AYM üyelerinden Adalı’nın Mahkeme’nin kendi içinde kararları izlemekle yükümlü ve “ikaz”
yetkisine sahip bir birim kurma önerisi bizce makul görünmektedir. (47) Ancak ikaz da ancak karşı
taraf “ikaza uyma eğilimine sahipse” etkili bir çözüm olabileceğinden bizce en doğru çözüm,
yasama ve yürütme organlarının Anayasa Mahkemesi kararlarına çabuk reaksiyon göstermeye
çabalaması olacaktır.
2. DERECE MAHKEMELERİ AY m. 90/5’i NİYE UYGULAMIYOR?
AYM’nin kadının soyadıyla ilgili kararları incelendiğinde başvuranların eşitlik ve kişilik hakkının
ihlali yanında AY m. 90/5’e uyulmaması nedeniyle mahkemeye başvurdukları anlaşılmaktadır.
AY m. 90/5, c.2:
“[…] Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
AYM’nin içtihadına göre bir “zımnî ilga kuralı olan”48 hükmün ikinci cümlesinin uygulanabilmesi
için antlaşmanın (1) temel hak ve özgürlüklere ilişkin, (2) usulüne göre yürürlüğe konulmuş, (3)
kanunlarla çatışıyor olması ve en önemlisi, hükmün yargı mercilerince dikkate alınması
gerekmektedir. (49)
AİHS Ek Protokol No. 7 ve CEDAW temel hak ve özgürlüklere, yani insan haklarına ilişkin
sözleşmelerdir. Bunlar, Türkiye’de sırasıyla 1 Ağustos 2016 ve 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe
girmişlerdir. Antlaşmanın kanunla çatışıp çatışmadığının belirlenmesi için izlenen iki farklı görüş
vardır: açık çatışma görüşü ve örtülü çatışma görüşü. (50) İlk görüşe göre, antlaşmanın ve kanunun
içinde bulunan normların tam ya da kısmî olarak çatışması gerekmektedir. İkinci görüşe göreyse
antlaşmaların lafzının yanında genel kurallarının da dikkate alınması gerekmektedir.
AİHS’ye Ek Protokol No. 7 m. 5: “Eşler evlilikte, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi
durumunda, kendi aralarında […] medeni haklar ve sorumluluklardaneşit şekilde
yararlanırlar.”
CEDAW m. 5/a: “[Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır:] […]
kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün
uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve
kültürel davranış kalıplarını değiştirmek”
CEDAW m. 16/1-g: “[Taraf Devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda
ayırımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği
ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:] Aile adı […] dahil karı
ve koca için eşit kişisel haklar.”
Görüldüğü üzere, TMK m. 187 iki görüşe göre de değerlendirildiğinde AİHS’ye Ek Protokol No. 7
ve CEDAW’la çatışmaktadır. Üç koşul da sağlandığından derece mahkemelerinin AY m. 90/5’i
görmezden gelen kararları, kanunîlik ilkesine aykırı olduğu gibi – zımnî ilga gereği çatışan kanun
hükümleri uygulanma kabiliyetlerini yitirirler – Anayasa’ya da aykırı duruma gelirler. (51)
3. YASAMANIN GEÇ KALMASI
“Hukuk, ancak birileri kuralların olması gerektiğine dair bir karar verdiğinde ortaya çıkar. (52)” Bu
karar verici de demokrasilerde yasama erki, yani meclistir. Meclisin alandaki son gelişmeler,
mahkeme kararları ya da kamuoyunun talepleri üzerine konuyu gündemine alması gerekir.
Ülkemizde kadının soyadıyla Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlarından oluşmuş
belli bir içtihat mevcut olduğu gibi, kamuoyunun da değişim yönünde bir beklentisi vardır –
kamuoyunun varlığından bahsedilebilmesi için toplumdaki belli bir grubun sorunla ilgili ortak
kanaati yeterlidir. (53)
Aslında TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda bu konu görüşülmüş; 2011, 2012 ve 2015 yıllarında kadının soyadı için kanun teklifleri( 54) verilmiş ancak kanunda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. 2 Mart 2024 tarihinde kabul edilen “8. Yargı Paketi”nde de bütün beklentilere rağmen yeni bir TMK m. 187 düzenlemesine yer verilmemiştir.
4. BAĞLANTILI KANUN MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİĞE GİDİLMEMESİ
TMK m. 187’nin yerine henüz yeni bir hüküm getirilmemiş olmasının yanında bir diğer sorun da
bu maddeyle ilişkili öteki maddelerde herhangi bir düzenlemeye gidilmemiş olmasıdır.
TMK m. 321/c. 1 uyarınca “çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” Aile soyadının
tanımı kanunda mevcut değildir. TMK m. 187’nin iptalinden eşlerin bekarlık soyadlarını
koruyacakları çıkarımında bulunulduğu takdirde aile soyadından ne anlaşılması ve çocuğa hangi
soyadının verilmesi gerektiği belirsiz olacaktır.
TMK m. 173/1’e göre “boşanma halinde kadın […] evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.”
İptal edilen madde yukarıdaki şekilde yorumlandığı takdirde kadının soyadı otomatik olarak
değişmeyeceğinden bu hükmün de bir kullanım alanının kalmayacağı söylenebilir. Yasa koyucunun
eşlerin soyadlarından herhangi birinin aile soyadı olarak seçilebileceğine karar vermesi halinde de
fıkradaki “kadın” ifadesinin değiştirilmesi gerekecektir. Benzer şekilde, TMK m. 321 ve Soyadı K.
m. 4/iptal edilen f. 2’de gerekli düzenlemeler yapılarak eşler boşandıktan sonra çocuğun kimin
soyadını alacağı da netleştirilmelidir.
TÜİK 2023 Yılı Evlenme ve Boşanma İstatistikleri’ne göre Türkiye’de günde yaklaşık 1549 çiftin
evlenmekte, 471 çift boşanmaktadır; 2023 yılında boşanmalardan etkilenen 171 bin 213 çocuğun
da %74,9’unun velayeti anneye verilmiştir. (55)
Veriler nazara alındığında bahsedilen değişikliklerin
olabildiğince hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesinin kamu düzeninin korunması için gerekli olduğu
görülmektedir.
IV . İPTALİN SONUCU
TMK m. 187 diye bir madde artık Türk Medeni Kanunu’nda mevcut olmadığından kişilerin
evlenince soyadlarını değiştirmelerini zorunlu kılan bir hüküm olmadığı gibi, buna izin veren de
bir hüküm yoktur. Zira Nüfus Hizmetleri Kanunu Ek Madde 3 (“Soyadı değişikliği”) iptal edilen
TMK m. 187 ve boşanma durumu ile ilgili olduğundan ortak aile soyadının belirlenmesi için
uygulanabilir değildir. Bu nedenle kanımızca evlenen çiftler birbirlerinin soyadlarını
alamayacaklar, bekarlık soyadlarını taşımaya devam edeceklerdir.
V. ÖNERİ
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 No.lu Tavsiye Kararı’nın 6. paragrafında eşlerin evlendikten
sonraki soyadlarının belirlenmesinde kullanılabilecek örnek sistemler sıralanmıştır. Buna göre:
1. Eşlerin ortak bir soyadı, özellikle de eşlerden birinin soyadı, her iki eşin soyadlarının
birleştirilmesiyle oluşan bir soyadı ya da her iki eşe de ait olmayan bir soyadı üzerinde
anlaşması,
2. Her iki eşin de evlilikten önceki soyadlarını değiştirmemesi,
3. Yasalar uyarınca ortak soyadının her iki eşin soyadlarının birleştirilmesi suretiyle
oluşturulması gibi sitemlerden biri benimsenebilir.
Ülkeler genelde uzun soyadların oluşmasını engellemek için üçüncü sistemi pek tercih
etmemektedirler. Türkiye’deki soyadları da uzun olduğundan soyadların birleşmesinin her evlenen
çift için zorunlu kılınması özellikle de doğacak çocuklarının soyadlarının uzunluğu düşünülünce
mantıklı gözükmemektedir. Bizce yapılması gereken “soyadının değişmezliği” kuralını
benimsemek ama eşlere “eşlerden birinin soyadını aile soyadı olarak belirleme” seçeneğini
sunmaktır. Çünkü “Eşlerden birinin soyadı aile soyadı belirlenir.” diye zorlayıcı bir hüküm
konulduktan sonra “İsterlerse eşler bildirimde bulunarak bekarlık soyadlarını taşıyabilirler.” diye
isteğe bağlı ikinci bir seçenek getirildiği takdirde toplumdaki genel bakış açısı yine değişmeyecek,
çiftler yine önceki uygulamayı devam ettirmeye sürüklenecektir. Oysa, evlenen çiftlerin bekarlık
soyadlarını taşımaları temel prensip olduğunda, Devlet tarafsız bir tutum sergilemiş olacaktır.
Ortak soyadı belirlemek çiftlerin kendi “tercih”leri olacak, eşlerden hangisinin soyadının seçileceği
konusunda da eşler arasında daha eşitlikçi bir tartışma yürütmelerine ortam sağlanacaktır.
Önerimiz:
(1) Evlendikten sonra eşler, kendi soyadlarını kullanmaya devam ederler.
(2) İstenirse eşlerden birinin soyadı ortak aile soyadı olarak belirlenebilir.
(3) Kendi soyadı aile soyadı olmayan eş, kendi soyadını aile soyadının önünde kullanabilir.
SONUÇ
Yıllardan beri süren kadının soyadı sorunu, iptal kararının verilmesiyle ne yazık ki daha kesin bir
çözüme ulaşamamıştır. Bunun için yasama organının harekete geçmesi gerekmektedir. AİHM’in
2004 yılında sonuçlandırdığı Ünal-Tekeli Başvurusu, Anayasa Mahkemesi’nin 2013-2023 yılları
arasındaki kararları ve son olarak Mart 2024’te yasalaşan 8. Yargı Paketi, kadın-erkek eşitliğine ve
güncel hukuka uygun bir düzenleme yapmak için iyi bir fırsat olabilecekken ne yazık ki
değerlendirilmemiştir.
Dünya olarak evlilik ve aile kurumunun yeniden tanımlandığı, kapsamının genişlediği bir
dönemden geçiyoruz. İnsanlar artık daha geç evleniyor, daha az çocuk yapıyor, daha çok
boşanıyorlar. Birçok ülkede eşcinsel evlilikler yasallaştırılıyor, dünyanın küreselleşmesiyle
uluslararası evlilikler artıyor… Tabii ki tüm bu sosyal gelişmeler sonucunda soyadına dair olanlar
başta olmak üzere hukukî düzenlemelerin güncelliği önem kazanıyor. Tam da bu nedenle Türk
yasama organlarının; Anayasa Mahkemesi kararları ışığında, TMK m. 187 ile bağlantılı olan her
kanun hükmünü de kapsayan ve dünyadaki gelişmeleri de nazara alan yeni bir toplu düzenlemeyi
daha da geç kalmadan hayata geçirmesi gerekiyor.
DİPNOTLAR
1Zaussinger, “Die Vorrangstellung des Mannes bei der Bestimmung des Ehenamens”, Yüksek Lisans Tezi, s. 57.
2 https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/kadinin-kocasinin-soyadini-almasini-
ongoren-kuralin iptali/#:~:text=Anayasa%20Mahkemesi%2022%2F2%2F2023,oldu%C4%9Funa%20ve%20iptaline%20karar%20ver
mi%C5%9Ftir. (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
3 Baer, Rechtssoziologie, Nomos, Baden-Baden 2023, s. 38, § 2 Kn. 52.
4 bknz. Kılıçoğlu Yılmaz, “Kadının Bitmeyen Soyadı Sorunu”, Ankara Barosu Dergisi, Sayı: 2014/4, s. 581-592;
Atasoy, “Evli Kadının Soyadı Sorunu Anayasal mı Bireysel mi?”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı: 2015/5,
s. 131-170.
5 Kadının evlendikten ya da boşandıktan sonra soyadının değişmesine dair Yargıtay’ın da birçok kararı olmasına karşın,
makalemiz AYM kararları ışığında bir değerlendirme yaptığından onlara yer verilmemiştir. Bir Yargıtay kararı örneği:
2. Hukuk Dairesi E. 2011/7737, K. 2012/16695.
6AYM T. 22/2/2013, E. 2022/155, K. 2023/38 https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/Kar
arPDF/1998-59-nrm.pdf (Erişim tarihi: 28. 03. 2024)
7 CEDAW m. 5/a: “(Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır:) Her iki cinsten birinin aşağılığı
veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön yargıların, geleneksel ve diğer bütün
uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını
değiştirmek”, https://cocukhaklari.barobirlik.org.tr/dokuman/mevzuat_uamevzuat/kadinlarakarsiherturluayrimciligin.
pdf (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
8 https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-158595%22]} (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
9 Türkiye, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamış, 4 Haziran 2003
tarihinde de onaylamıştır (bknz.: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2003/07/20030721.htm#2 [Erişim tarihi: 28.
03. 2024]). Onun temelini oluşturduğu AİHS Ek 7 No.lu Protokol’ü ise 14 Mart 1985’te imzalamış, ancak 8 Nisan
2016’da onaylamıştır.
10 Aslında kadının soyadı meselesi “soyadının değiştirilmesiyle” ilgili değildir. Zira iptal edilen TMK m. 187 hükmüne
göre kadının soyadı evlenince otomatik olarak değiştiğinden kadının iradesiyle soyadını değiştirdiğinden söz edilemez.
11 Tam metin için bknz.: https://www.yargitay.gov.tr/documents/AIHM.pdf (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
12 “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
13 https://www.bpb.de/kurz-knapp/lexika/das-junge-politik-lexikon/321117/selbstbestimmung/ (Erişim tarihi: 29. 03.
2024).
14 Valentiner, Grundrechte, DeGruyter, Berlin/Boston 2022, § 18.2, s. 250-257.
15 https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2023-38-nrm.pdf (Erişim tarihi: 29.
03. 2024).
16 https://www.bpb.de/themen/politisches-system/abdelkratie/312968/gleichheit-und-gerechtigkeit/ (Erişim tarihi: 03.
04. 2024).
17 Kimminich, “BVerfG, 5. 3. 1991 – 1 BvL 83/86, 1 BvL 24/88. Zur Verfassungsmäßigkeit der Ehenamensregelung”,
JuristenZeitung 1991, s. 771.
18 Kimminich, JuristenZeitung 1991, s. 772.
19 AYM E. 2022/155, K. 2023/38, § 19.
20 Mills, “Caught between sexism, anti-sexism and ‘political correctness’: feminist women’s negotiations with
naming practices”, Discourse & Society, Ocak 2003, s. 88.
21 Dural/Öğüz, Türk Özel Hukuku, Cilt: II Kişiler Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2022,s. 169, Kn. 825.
22 AYM E. 2022/155, K. 2023/38 (Karşı oy).
23 Gutmann, Rechts als Kultur? – über die Grenzen des Kulturbegriffs als normatives Argument, Nomos, Baden-Baden
2015, s. 39-40.
24 https://www.theguardian.com/world/2002/jul/18/gender.uk1#:~:text=Since%20surnames%20became%20widely%
20used,the%20laws%20of%20marital%20property. (Erişim tarihi: 30. 03. 2024).
25 Dnistrjanskyj, “Kultur, Zivilasiton und Recht”, Archiv für Rechts- und Wirtschaftsphilosophie, Ekim 1927, s. 14.
26 van der Ven, “Kultur und Recht: Eine rechtssoziologische Vorlesung”, Archiv für Rechts- und Sozialphilosophie
1952, s. 40.
27 Özcan/Üzen, “Atatürk Döneminde Soyadı Kanunu’nun Çankırı’daki Yansıması”, ÇKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Aralık 2009, s. 131.
28 Atabay, “Soyadı Kanunu ve Bu Konuda Yapılan Tartışmalar”, Tarih Dergisi, Mayıs 2012, s. 238.
29 1947 yılında hala iki milyon kişinin soyadı almamış olması da böyle bir geleneğin daha önce mevcut olmadığını
kanıtlar niteliktedir. Detaylı bilgi için bknz. Özcan/Üzen, s. 135.
30 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Aile-Yapisi-Arastirmasi-2016-21869 (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
31 https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-
54374335#:~:text=Bu%20gelene%C4%9Fi%20inceleyen%20%C4%B0ngiltere%27deki,h%C3%A2l%C3%A2%20d
evam%20etmesi%20%C5%9Fa%C5%9F%C4%B1rt%C4%B1c%C4%B1%22%20diyor. (Erişim tarihi: 31. 03.
2024).
32 https://www.statista.com/statistics/1395914/men-women-taking-surname-germany/ (Erişim tarihi: 31. 03. 2024)
33 Vasseur-Bovar, Tomlinson, “When taking a married name no longer goes without saying: the birth of reflexivity.
France, twentieth-twenty-first centuries”
, Clio. Women, Gender, History, No. 45, Women’s names 2017, s. 191.
34 AYM E. 2009/85, K. 2011/49.
35 Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için bknz.: https://bundesforum-familie.de/familie/wp-
content/uploads/2017/05/BFF_Fachforum_Famlienzusammenf%C3%BChrung_Gefl%C3%BCchteter_UNHCR.pdf
(Erişim tarihi: 30. 03. 2024).
36 Bknz. “Ek 1”.
37 Koçano Rodoslu, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukunda Soyadının Kullanılması ve Değiştirilmesi”, TBB
Dergisi, Sayı: 163, s. 202, 204.
38 TBMM Tutanak, İçişleri Komisyonu, Tarih: 18. 03. 2015, Sayfa: 35.
(https://www5.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=1292)
39 Bu durum, “hakimlerin bağımsızlığı” ilkesine (AY m. 138/1) halel getirmez, çünkü kendilerinin aynı zamanda
“hukuka uygun” karar verme yükümlülükleri vardır. “Hukuk”la yalnız kanunlar değil, mahkeme kararları da
kastedilmektedir. Detaylı bilgi için bknz: Knops, “Erste Stimme im Konzert: Bundesverfassungsgericht und die
Bindungskraft seiner Entscheidung”, KritV 1997, Volume: 80, No. 1, s. 55.
40 Göztepe, “Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı ve İcrası Sorunu ile Kurumsallaşma İhtiyacı”
, Anayasa
Yargısı, C. XXXII, Sayı: 1, s. 100.
41 https://www.lto.de/recht/hintergruende/h/bundesverfassungsgericht-resilienz-vollstreckung-bundeszwang-
rechtsstaat-politik/ (Erişim tarihi: 01. 04. 2024).
42 Choi, “Die Pflicht des Gesetzgebers zur Beseitigung von Gesetzesmängeln”
, Açılış Tezi, s. 64-65.
43 https://medyascope.tv/2024/01/03/yargitay-aymnin-can-atalay-kararina-bir-kez-daha-uymadi/ (Erişim tarihi: 01. 04.
2024).
44 https://twitter.com//dw_turkce/status/1755292843709755516?t=f4KszbjvvpmZ9Jdl9tHGCg&s=19 (Erişim tarihi:
01. 04. 2024).
45 AYM’nin bir geçiş hükmü tayin edememesi kuvvetler ayrılığına uygun olsa da pratikte sorunlara sebep olmaktadır.
Mahkeme’nin iptali direkt yürürlüğe koyduğu ve Meclis’in yeni bir düzenleme yapmadığı takdirde bir hukukî boşluk
oluşmakta; Mahkeme’nin Meclis’e süre tanıdığı takdirde de iptal edilen kanun maddesi iptal kararının yürürlüğe
gireceği tarihe kadar Anayasa’ya aykırı bir hüküm olmasına rağmen kullanılmaya devam edilmektedir.
46 Bknz. dipnot no. 35.
47 Göztepe, “Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı ve İcrası Sorunu ile Kurumsallaşma İhtiyacı”, Anayasa
Yargısı, C. XXXII, Sayı: 1, s. 112.
48 AYM Gülsim Genç Başvurusu (B. No.: 2013/4439). Çatışan kanun hükümleri uygulanma kabiliyetlerini yitirirler.
49 Salihpaşaoğlu, “Anayasa’nın 90. Maddesinin 5. Fıkrası ve Türk Yargı Uygulamasındaki Görünümü”, Anayasa
Yargısı, Cilt: XXXIX, Sayı: 1, s. 341-342; AYM Gülsim Genç Başvurusu.
50 Salihpaşaoğlu, s. 345.
51 AYM’nin kararlarında birçok kez AY m. 90/5’in ihlal edildiğini ifade etmesine rağmen benzer konuda başvuruların
devam etmesi, yargı mercilerinin “Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı” (AY m. 153/6) ilkesini zedelediğini
göstermektedir.
52 Baer, Rechtssoziologie, Nomos, Baden-Baden 2015, s. 207, § 6 Kn. 22.
53 Göztepe, “Anayasal Eşitlik İlkesi Açısından Evlilikte Kadının Soyadı”
, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,
Cilt: LIV , Sayı: 2, s. 103.
54 https://www.aa.com.tr/tr/politika/kizlik-soyadi-kullanilsin-teklifi/401338, https://bianet.org/haber/evlilikte-
soyadinin-degismemesi-icin-kanun-teklifi-141412, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kadinin-soyadi-hakki-icin-
kanun-teklifi-verildi-511243 (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
55 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Evlenme-ve-Bosanma-Istatistikleri-2023-
53707#:~:text=Evlenen%20%C3%A7iftlerin%20say%C4%B1s%C4%B1%202022%20y%C4%B1l%C4%B1nda,bin
de%206%2C63%20olarak%20ger%C3%A7ekle%C5%9Fti.&text=Bo%C5%9Fanan%20%C3%A7iftlerin%20say%
C4%B1s%C4%B1%202022%20y%C4%B1l%C4%B1nda,y%C4%B1l%C4%B1nda%20171%20bin%20881%20old
u. (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
KAYNAKÇA
Atabay, Mithat; Soyadı Kanunu ve Bu Konuda Yapılan Tartışmalar, Tarih Dergisi, Yıl: 2005,
Sayı: 42, s. 231-248.
Atasoy, Hakan; Evli Kadının Soyadı Sorunu Anayasal mı Bireysel mi?, Uyuşmazlık Mahkemesi
Dergisi, Yıl: 2015, Sayı: 5, s. 131-170.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – HUDOC; CASE OF ÜNAL TEKELİ v. TURKEY,
https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-158595%22]} (Erişim tarihi:
28. 03. 2024).
Baer, Susanne; Rechtssoziologie – Eine Einführung in die interdisziplinäre Rechtsforschung,
5. Basım, Baden- Baden 2023.
Bundesministerium des Innern und für Heimat; Namensführung der Ehegatten nach
ausländischem Recht, https://www.personenstandsrecht.de/Webs/PERS/DE/rechtsbereiche/sam
mlung-auslaendischen-namensrechts/ehegatten/ehegatten-node.html (Erişim tarihi: 29. 03. 2024).
Choi, Yooncheol; Die Pflicht des Gesetzgebers zur Beseitigung von Gesetzesmängeln (Açılış
Tezi), Hamburg Üniversitesi 2002.
Dnistrjanskyj, Stanislaus; Kultur, Zivilasiton und Recht, Archiv für Rechts- und
Wirtschaftsphilosophie, Ekim 1927, s. 1- 17.
Dural, Mustafa/ Öğüz, Tufan; Türk Özel Hukuku, Cilt II: Kişiler Hukuku, 23. Basım,
İstanbul 2022.
ElitePartner; Please think back to choosing a surname when you got married. Which situation
applied to you?, https://www.statista.com/statistics/1395914/men-women-taking-surname-
germany/ (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
Genter, Oscar; Wenn die Politik das Bundesverfassungsgericht ignoriert,
bundeszwang-rechtsstaat-politik/ (Erişim tarihi: 01. 04. 2024).34
Göztepe, Ece; Anayasal Eşitlik İlkesi Açısından Evlilikte Kadının Soyadı, Ankara Üniversitesi
SBF Dergisi, Yıl: 2015, Cilt: 54, Sayı: 2, s. 101-131.
Göztepe, Ece; Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı ve İcrası Sorunu ile
Kurumsallaşma İhtiyacı, Anayasa Yargısı, Yıl: 2016, Cilt:32, Sayı: 1, s. 93-118.
Gutmann, Thomas, Recht als Kultur? – über die Grenzen des Kulturbegriffs als normatives
Argument, 1. Basım, Baden-Baden 2015.
Hahn, Lisa/ Petras, Maximilian/ Wienfort, Nora (Yayıncı), Grundrechte, 1. Basım,
Berlin/Boston 2022. (Alıntılanma şekli: [Editör], Grundrechte, DeGruyter, Berlin/Boston 2022,
s…)
Kılıçoğlu Yılmaz, Kumru; Kadının Bitmeyen Soyadı Sorunu, Ankara Barosu Dergisi Yıl: 2014,
Sayı: 4, s. 581-592.
Kimminich, Otto; BVerfG, 5. 3. 1991 – 1 BvL 83/86, 1 BvL 24/88. Zur Verfassungsmäßigkeit
der Ehenamensregelung, JuristenZeitung 1991, s. 769-774.
Knops, Kai-Oliver; Erste Stimme im Konzert: Bundesverfassungsgericht und die
Bindungskraft seiner Entscheidung, KritV 1997, Vol. 80, No. 1, s. 38-58.
Koçano Rodoslu, Emine; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukunda Soyadının
Kullanılması ve Değiştirilmesi, TBB Dergisi, Yıl: 2022, Sayı: 163, s. 191- 214.
Ladwig, Bernd; Gleichheit und Gerechtigkeit, https://www.bpb.de/themen/politisches-
system/abdelkratie/312968/gleichheit-und-gerechtigkeit/ (Erişim tarihi: 03. 04. 2024).
Medyascope; Yargıtay, AYM’nin Can Atalay kararına bir kez daha uymadı,
(Erişim tarihi: 01. 04. 2024).
Mills, Sara; Caught between sexism, anti-sexism and ‘political correctness’: feminist women’s
negotiations with naming practices, Discourse & Society, Ocak 2003, s. 87-110.
Özcan, Mehmet Şah/ Üzen, İsmet; Atatürk Döneminde Soyadı Kanunu’nun Çankırı’daki
Yansıması, ÇKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: Özel, s. 129- 152.35
Salihpaşaoğlu, Yaşar; Anayasa’nın 90. Maddesinin 5. Fıkrası ve Türk Yargı Uygulamasındaki
Görünümü, Anayasa Yargısı, Cilt: 39, Sayı: 1, s. 339-352.
Savage, Maddy; Neden hâlâ pek çok genç kadın eşlerinin soyadını
alıyor?, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-
54374335#:~:text=Bu%20gelene%C4%9Fi%20inceleyen%20%C4%B0ngiltere%27deki,h%C3%
A2l%C3%A2%20devam%20etmesi%20%C5%9Fa%C5%9F%C4%B1rt%C4%B1c%C4%B1%2
2%20diyor. (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
Schneider, Gerd / Toyka-Seid, Christiane; Selbstbestimmung, https://www.bpb.de/kurz-
knapp/lexika/das-junge-politik-lexikon/321117/selbstbestimmung/ (Erişim tarihi: 29. 03. 2024).
TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı; İçişleri Komisyonu, Tarih: 18. 03. 2015,
(Erişim Tarihi: 30. 03. 2024).
T.C. Anayasa Mahkemesi Web Sitesi; Kararlar Bilgi Bankası,
https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-bankasi/ (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
T.C. Anayasa Mahkemesi Web Sitesi; Norm denetimi basın duyurusu: Kadının Kocasının
Soyadını Almasını Öngören Kuralın İptali, https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-
denetimi-basin-duyurulari/kadinin-kocasinin-soyadini-almasini-ongoren-kuralin-
iptali/#:~:text=Anayasa%20Mahkemesi%2022%2F2%2F2023,oldu%C4%9Funa%20ve%20iptali
ne%20karar%20vermi%C5%9Ftir. (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
T.C. Resmî Gazete Web Sitesi; 2003/5851 Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin İlişik Beyanlar ve Çekince ile Onaylanmasına Dair Karar,
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2003/07/20030721.htm#2 (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
The Guardian; Taking a name in vain?, https://www.theguardian.com/world/2002/jul/18/gender.
uk1#:~:text=Since%20surnames%20became%20widely%20used,the%20laws%20of%20marital
%20property. (Erişim tarihi: 30. 03. 2024)
TÜİK; Aile Yapısı Araştırması 2016, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Aile-Yapisi-
Arastirmasi-2016-21869 (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).36
TÜİK; Evlenme ve Boşanma İstatistikleri 2023,
53707#:~:text=Evlenen%20%C3%A7iftlerin%20say%C4%B1s%C4%B1%202022%20y%C4%
B1l%C4%B1nda,binde%206%2C63%20olarak%20ger%C3%A7ekle%C5%9Fti.&text=Bo%C5
%9Fanan%20%C3%A7iftlerin%20say%C4%B1s%C4%B1%202022%20y%C4%B1l%C4%B1n
da,y%C4%B1l%C4%B1nda%20171%20bin%20881%20oldu. (Erişim tarihi: 31. 03. 2024).
Türk Dil Kurumu; Güncel Türkçe Sözlük, https://sozluk.gov.tr (Erişim tarihi: 30. 03. 2024).
Türkiye Barolar Birliği Çocuk Hakları Merkezi; Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi, https://cocukhaklari.barobirlik.org.tr/dokuman/mevzuat_uamevzuat/kadi
nlarakarsiherturluayrimciligin.pdf (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
UNHCR; Bundesforum Familie: Familienzusammenführung von Flüchtlingen: Rechtliche
Rahmenbedingungen und praktische Hindernisse, https://bundesforum-familie.de/familie/wp-
content/uploads/2017/05/BFF_Fachforum_Famlienzusammenf%C3%BChrung_Gefl%C3%BCch
teter_UNHCR.pdf (Erişim tarihi: 30. 03. 2024).
van der Ven, J. J. M.; Kultur und Recht: Eine rechtssoziologische Vorlesung, Archiv für Rechts-
und Sozialphilosophie 1952, s. 38-54.
Vasseur-Bovar, Caroline/ Tomlinson, Helen; When taking a married name no longer goes
without saying: the birth of reflexivity. France, twentieth-twenty-first centuries, Clio. Women,
Gender, History, No. 45, Women’s names (2017), s. 179-192.
von Jhering, Rudolf; Der Kampf ums Recht, Die Friedens-Warte, Kasım/Aralık 1933, s. 302-327.
Yargıtay Karar Arama; https://karararama.yargitay.gov.tr/ (Erişim tarihi: 29. 03. 2024).
Yargıtay Web Sitesi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi – 11. ve 14. Protokoller ile değiştirilen
metin,https://www.yargitay.gov.tr/documents/AIHM.pdf (Erişim tarihi: 28. 03. 2024).
Zaussinger, Sarah; “Die Vorrangstellung des Mannes bei der Bestimmung des Ehenamens” –
Eine rechts- und kultursoziologische Untersuchung zur Namenswahl bei der Eheschließung
in Österreich (Yüksek Lisans Tezi), Viyana Üniversitesi 2009.