HAYVAN HAKLARI

Yazarlar: Mine AKPINAR, Hatice Kübra ENSAR (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hayvan Hakları Kulübü)

Editör: İlayda ÇELİK

TÜRKİYE’DE HAYVAN HAKLARININ TARİHÇESİ

Türkler, hayvanlarla iç içe yaşayan ve onlara değer veren bir millet olmuştur. Türkiye’de hayvan severlerin ilk resmi derneği İstanbul’da 1912 yılında “Himaye-i Hayvanat Cemiyeti” adı ile kurulmuştur. Atatürk’ün öncülüğünde 1923 yılında “Türkiye Hayvanları Koruma Derneği” olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Daha sonraki yıllarda Ankara’da Celal Bayar’ın öncülüğünde “Hayvanları Koruma Derneği”, İstanbul’da “Doğal Hayatı Koruma Derneği”, “Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği”, “Doğal Hayatı Koruma Vakfı”, “Doğayı ve Hayvanları Sevenler Derneği”, “Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği” ile Adana, Antalya, Eskişehir, İzmir, Mersin gibi merkezlerde de benzeri isimler altında dernekler kurulmuştur.

Hayvan Hastaneleri Yönetmeliği ile veteriner hekimlerin mesleki anlamda uyması gereken kurallar belirtilmiş ancak hayvan haklarının özüne yerleştirilebilecek kesin kurallar yer almamıştır. Cumhuriyet döneminde hayvanlara kötü muamele edilmesine karşı uygulanacak yaptırımlar Türk Ceza Kanunu’nun 521 ve 577’nci maddelerinde şöyle belirtilmiştir:

Madde 521 : “Her kim bilamucip başkasına ait olan bir hayvanı öldürür veya işe yaramayacak hale koyarsa sahibinin şikayeti üzerine dört aya kadar hapis ve onsekiz bin liraya kadar ağır para cezayı nakdiye mahkum olur.”

Madde 577 :“Bir kimse hayvanlara karşı insafsızca hareket eder veya lüzumsuz yere yaralar veyahut aşikar surette haddinden fazla yorulacak derecede zorlarsa binsekizyüz liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur.”

Türkiye’de Batı düzeyinde olmasa da deneylerde hayvan kullanımına karşı olan ve bu yönde çalışan bilim insanları vardır. Bu konuda ilk akla gelen araştırmacılardan biri olan doku kültürleri ve bu kültürlerde virüs üretimi ile ilgili çalışmalar yapan veteriner hekim Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin AYGÜN (1895-1981)’dür. Aygün; ilaç, aşı ve serumlarla çeşitli hastalık etkenlerinin hücre ve organlar üzerindeki etkilerinin incelenmesinde hücre ve doku kültürleri kullanılmasının hayvanlarda yapılan deneylerden daha üstün olduğunu söylemiştir.

Türkiye’de ilk “Hayvanları Koruma Kanunu” çıkartılma çalışmaları İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İsmet Sungurbey (1928-2006) tarafından 1980’li yıllarda başlatılmıştır. İsmet Sungurbey’in “Hayvan Hakları” isimli kitabı Türkiye’de hayvan hakları alanında yazılmış ilk kitaplardan biridir.

Türkiye’de deneylerde hayvan kullanımına ilişkin kısıtlama ve kontrol sistemi fikri ilk kez 1989’da ortaya atılmıştır. Ancak deney hayvanlarının kullanımı ile ilgili 2004 yılına kadar bir düzenleme yapılmamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, hayvan hakları konusunda ilk yasal adımı Avrupa Birliği’ne geçiş sürecinde 4934 sayılı kanunla atmıştır. Türkiye’de Hayvanları Koruma Kanunu 24 Haziran 2004 tarihinde kabul edilmiştir.

TÜRKİYE’DE HAYVAN HAKLARI

Türk hukukunda hayvanları korumaya yönelik temel kanunlarda TCK’nın 151, 181 ve 182. maddeleri dışında hüküm yoktur. Dolaylı olarak ise Anayasa’nın 56. maddesi ile 169. maddelerinde konuya temas edilmektedir. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ise amacı ve konusu doğrudan hayvanlar olan özel bir kanundur.

Anayasa 56.Madde: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”

Anayasa 169.Madde: “Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır… Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez…”

Anayasa’nın bu maddelerinde doğrudan ve içerik olarak hayvan hakları hakkında hüküm bulunmamakla birlikte kısmen bazı sonuçlar çıkarılabilir. Hayvanlar doğanın bir parçası ve vazgeçilmez bir unsurudur. Sağlıklı ve dengeli bir çevre ancak çevreyi ve doğayı korumakla mümkün olabilir.

Türk Ceza Kanunu hayvanların korunmasına yönelik 151, 181 ve 182. maddelerinde hüküm getirmiştir

TCK madde 151: (Mala zarar verme) “Başkasının taşınır ve taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılmaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”

“Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

TCK madde 181/f.4: (Çevreye karşı suçlar) “… insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”

TCK madde 181/f.2: “İnsanlar veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”

TCK madde 151 sadece sahipli hayvanlar için mağdurun şikâyeti üzerine hüküm ifade ederken 181 ve 182. maddeler daha çok doğada serbest dolaşan hayvanların doğal yaşam ortamlarının bozulmasını cezai yaptırımlarla önlemeyi amaçlamaktadır. Fakat bu maddelerdeki hükümlerin uygulanması ve ispatlanması zordur. Hayvanlarla ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmış ise de bu hükümler doğrudan hayvanların korunmasına ilişkin olmayıp, onların bilimsel deneylerin konusu olması(m. 90/2b), mal olarak hırsızlığın konusu olması(m. 142/2g) ve tehlike doğuracak şekilde serbest bırakılmalarından doğan cezai sorumluluğa(m. 177) ilişkin düzenlemelerdir.

Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeler ise genellikle hayvanları bir eşya olarak görüp, onların alınıp satılmaları konusunda çıkacak uyuşmazlıklarda nasıl bir yol izleneceğine ilişkin düzenlemelerdir. Dolayısı ile hayvan haklarına olumlu katkısı olacak hükümler içermemektedirler.

Türkiye’de 5199 sayılı kanun olan Hayvanları Koruma Kanununun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak olarak ifade edilmiştir. Kanuna göre hayvanların korunmasına ve rahat yaşamalarına ilişkin temel ilkeler şunlardır:

“… a) Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.

b) Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.

c) Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır.

d) Hiçbir maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve vicdanî sorumluluklarla,  sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel kişilerin teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır.

e) Nesli yok olma tehlikesi altında bulunan tür ve bunların yaşama ortamlarının korunması esastır.

f) Yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmaması esastır.

g) Hayvanların korunması ve rahat yaşamalarının sağlanmasında; insanlarla diğer hayvanların hijyen, sağlık ve güvenlikleri de dikkate alınmalıdır.

h) Hayvanların türüne özgü şartlarda bakılması, beslenmesi, barındırılma ve taşınması esastır.

ı) Hayvanları taşıyan ve taşıtanlar onları türüne ve özelliğine uygun ortam ve şartlarda taşımalı, taşıma sırasında beslemeli ve bakımını yapmalıdırlar.

j) Yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri ve hastaneler kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlamaları ve eğitim çalışmaları yapmaları esastır.

k) Kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin sahiplerince kısırlaştırılması esastır. Bununla birlikte, söz konusu hayvanlarını yavrulatmak isteyenler, doğacak yavruları belediyece kayıt altına aldırarak bakmakla ve/veya dağıtımını yapmakla yükümlüdür.”


5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması 6. maddede düzenlenmiştir. Buna göre: “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.

Güçten düşmüş hayvanlar ticarî ve gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve taşımacılık amacıyla çalıştırılamaz.

Sahipsiz hayvanların korunması, bakılması ve gözetimi için yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde, yerel yönetimler yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler ile çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşgüdüm sağlanarak, diğer ilgili kuruluşların da görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.

Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların toplatılması ve hayvan bakımevlerinin çalışma usul ve esasları, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Hayvan bakımevleri ve hastanelerin kurulması amacıyla Hazineye ait araziler öncelikle tahsis edilir. Amacı dışında kullanıldığı tespit edilen arazilerin tahsisi iptal edilir.

Hiçbir kazanç ve menfaat sağlamamak kaydıyla sadece insanî ve vicdanî amaçlarla sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen şartları taşıyan gerçek ve tüzel kişilere; belediyeler, orman idareleri, Maliye Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından, mülkiyeti idarelerde kalmak koşuluyla arazi ve buna ait binalar ve demirbaşlar tahsis edilebilir. Tahsis edilen arazilerin üzerinde amaca uygun tesisler ilgili Bakanlığın/İdarenin izni ile yapılır.”

5199 sayılı kanun hayvan hakları ile ilgili önemli düzenlemeler getirmiş olsa da kanun, hapis cezası gibi ağır cezalar yerine idari para cezası öngördüğü için pek caydırıcı olamamıştır. Ayrıca kanunda İngiltere, İsviçre ve Avusturya’daki kanunlarda geçen bir ifade olan “hayvanların hissedebilen varlıklar olduğuna” dair hiçbir ibare bulunmamaktadır. Bu kanun hayvanları bir hak süjesi olarak değerlendirmemektedir.

Sahipsiz yaban hayvanlarıyla ilgili olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında tür olarak, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında ise yaşadıkları alan itibarı ile hayvan varlığının korunmasına ilişkin düzenlemeler de vardır.

DÜNYA’DA HAYVAN HAKLARI

Hayvanlar insanlarla tanıştıktan sonra hem besin kaynağı olarak hem de at, eşek gibi hayatı kolaylaştıran araçlar olarak görülmüştür. İlerleyen zamanlarda başta tıp alanında olmak üzere insanların çeşitli deneylerinde kullanılmıştır. Milattan önce 400’lü yıllarda yazılan Corpus Hippocraticum isimli tıp kitabında da hayvanların deneysel amaçla kullanıldığı görülmektedir. Hayvanların kullanıldığı ilk alanların deneysel çalışmalar olması sebebiyle hayvan haklarının korunması yönünde yapılan ilk düzenlemeler de deneysel çalışmalar ve buna karşıtlık şeklinde olmuştur. Hayvanların deneysel çalışmalarda kullanılmasına karşı olan görüşler başta İngiltere, Almanya, Fransa’da doğup Avrupa ülkelerinde yayılarak ilerlemiştir. Bunun için dernekler dahi kurulmuştur. Bu ülkelerin yaptığı düzenlemelere 1850 yılında Fransa’da kamuya açık yerlerde evcil hayvanlara kötü muamele yasaklanması ve bununla ilgili bir kanun yapılması, 1876 yılında İngiltere’de Hayvanlara Kabalık Kanunu kabul edilerek, hayvan deneyleri ile ilgili düzenlemeler yapılması, 1933 yılında Almanya’da bir kanun yürürlüğe konularak ilk kez hayvanların doğal bir varlık olduğunun kabul edilmesi ve yalnızca bunun için korunması gerektiğinin kabul edilmesi örnek olarak gösterilebilir. Bu çalışmalar sonrasında UNESCO öncülüğünde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi düzenlenmiş ve 1978 yılında Fransa’da kabul edilmiştir. Türkiye’de ise ilk yasal adım Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Sözleşme ile 2003 yılında atılmıştır. 24 Haziran 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiştir.

Hayvanların endüstriyel alanda kullanılmasına karşı başlayan sosyal hareketlilik beraberinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının kurulmasını da sağlamıştır. Başta PETA, In Defense Of Animals gibi çeşitli sivil toplum kuruluşları kurulmuştur. Bu kuruluşlardan biri de World Animal Protection’dır. World Animal Protection 108 ülkenin mevzuatlarını inceleyerek A en iyi, G en kötü olacak şekilde derecelendirmişlerdir. Sıralama şu şekildedir: A not alan Avrupa ülkeleri: Avusturya, İsviçre, İngiltere; B not alan Avrupa ülkeleri: Almanya, Danimarka, Hollanda, İsveç; C not alan Avrupa ülkeleri: Fransa, İtalya, Polonya, İspanya; D not alan Avrupa ülkeleri: Romanya; E not alan Avrupa ülkeleri: Türkiye, Ukrayna; F not alan Avrupa ülkeleri: Rusya; G not alan Avrupa ülkeleri: Belarus.

A Not Alan Avrupa Ülkeleri:

Avusturya:

Avusturya hayvan hakları konusunda en katı düzenlemelere sahip ülkelerin başında gelir. 2004 yılında kabul edilen kanuna göre hayvanlar, insanlara eşdeğer varlıklar olarak kabul edilmiştir. Aynı kanunda insanların hayvanlara bakma yükümlülüğü olduğu da düzenlenmiştir. Hayvanlara korku hissettirmek dahi yasaklanmış, hayvanların sosyal bağ kurma ihtiyacını içeren kanunun ihlali durumlarında, ihlalin büyüklüğüne bağlı olarak para cezası veya 1 yıla kadar hapis cezası düzenlenmiştir. Aynı zamanda Avusturya’da her eyaletin Hayvan Koruma Ombudsmanı ve hükümet temsilcileri, üniversite temsilcileri ve Merkezi Hayvan Koruma Derneği temsilcisinden oluşan bir Hayvan Koruma Konseyi mevcuttur.

İsviçre:

Hayvanlar ‘hissedebilen varlıklar’ olarak kabul edilmiştir. Hayvanları Koruma Kanunu’na göre hayvanlara kötü davranan, çok çalıştıran ve göz ardı eden sahipleri hakkında suçun büyüklüğüne göre para cezası veya 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. İsviçre’de yapılmış katı düzenlemelere daha önce köpek sahibi olmamış kişilerin köpek sahiplenmeden önce köpeğe bakabileceklerini gösteren bir sertifikaya sahip olması zorunluluğu örnek olarak gösterilebilir.

İngiltere:

İngiltere’de evcil hayvanların korunmasından, hayvanat bahçesi işletmelerinin düzenlenmesine kadar çeşitli konularda 14’ten fazla kanun ve düzenleme mevcuttur. İsviçre gibi İngiltere’de de hayvanlar ‘Hissedebilen Varlıklar’ olarak kabul edildiğinden eziyet, işkence gibi suçlara 20,000 pounda kadar para cezasının yanında 6 ay da hapis cezası gibi ağır yaptırımlar uygulanıyor. Hayvan satışı yapabilmek için ise lisans almak gerekiyor, lisanslar ise süresiz olmamakla birlikte şikayet üzerine iptal de edilebiliyor. Hayvan satışı yapabilecek merkezlerdeki hayvanların ise yılda kaç kez doğum yapabileceği kanunla düzenlenmiştir. Kaçak olarak yurtdışından getirilen hayvanların sahipleri hakkında ve lisanssız satış yapan yerler hakkında da soruşturma açılıyor.

Yukarıda sayılan A not alan Avrupa ülkeleri dışında da birçok ülkede hayvana şiddetin önlenmesinin toplumsal şiddetin önlenmesine katkıda bulunacağını düşünerek hayvanlara yönelik suçlar için hapis cezası yaptırımları düzenleniyor. Bu düzenlemeler incelendiğinde “Hayvan Refahı” teorisinin kullanıldığı görülüyor. Bunun için Avrupa parlamentolarında da özel mevzuat çalışmaları yapılıyor. Ancak bu çalışmalar ve “hayvan refahı” teorisi de hayvanlar üzerinde yapılan deneyleri, işkence ve ölümleri engelleyebilmiş değil örneğin kanununda açıkça “Hayvan Refahı” terimini kullanan Hollanda’da dahi atlar uzun süre boyunca faytonlarda çalıştırılıyor, sirklerde gösterilere çıkartılıyor, doğal yaşam alanlarından uzak hayvanat bahçelerinde tutuluyor. “Hayvan refahı” teorisi hayvanları koruyucu etkiden çok hayvanların çeşitli endüstriyel alanlarda çalıştırılmasına yasal zemin hazırlıyor. Bu durum gösteriyor ki yapılan düzenlemelerin doğruluğu kadar, bu düzenlemelerin doğru biçimde uygulanması da gerekiyor.

KAYNAKÇA:

Anayasa

Türk Ceza Kanunu

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu

https://www.linkedin.com/pulse/hayvan-haklari-d%C3%BCnyada-ve-t%C3%BCrkiyede-emin-%C3%B6kten (Erişim tarihi: Şubat 17, 2019)

https://bianet.org/biamag/hayvan-haklari/191821-turkiye-de-hayvan-haklari-yok-da-avrupa-da-var-mi (Erişim tarihi: Şubat 17, 2019)

https://www.dogrulukpayi.com/bulten/turkiye-ve-dunyada-hayvan-haklari (Erişim tarihi: Şubat 17, 2019)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir